ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU MASALI BAŞLIYOR

Bir varmış, bir yokmuş. Mevsimlerden ilkbahar mevsimiymiş. Gökyüzünde güneş alabildiğine parlıyor ve yeryüzüne sıcak ışınlar gönderiyormuş. Tarlalarda başaklar güneşin sıcaklığıyla büyümeye başlamış. Meyve veren ağaçlardaki meyveler olgunlaşmış. Doğadaki tüm kuş türleri kuluçkaya yatmış.  Koyunlar kuzularını, inekler buzağılarını doğurmuşlar. Bizim kahramanımız anne ördek de gölün kıyısında sazların arasında kuluçkaya yatmış. Çirkin ördek yavrusu masalı böyle başlamış.

Günlerdir yumurtalarını sıcak tutabilmek için kanatlarını genişçe açarak üzerlerinde yatıyormuş. Ne var ki, heyecanla yumurtadan çıkacak yavrularını bekleyen anne ördeğin canı da çok sıkılıyormuş.

Bazen etrafı izliyor, bazen kendi kendine şarkılar söylüyor, bazen de masal kitapları okuyormuş. En son Külkedisi Sindirella masalını da bitirince zaman bir türlü geçmez olmuş. Artık yavrularının yumurtadan çıkmalarını istiyor, bir an önce onlara kavuşmayı bekliyormuş.

Derken o da ne? Bir çıtırtı sesi duymuş. Anne ördek eğilerek altındaki yumurtalara bakmış.

Bütün yumurtalar hareket halindeymiş. Yavrular, yumurtaların içinden minik gagalarıyla yumurtalarını kırmaya çalışıyormuş. Anne ördek, bir heyecanla oturduğu yerden kalkmış ve onları izlemeye başlamış. Her bir yumurta yavaş yavaş çatlıyor ve yavrular kabukların arasından tek tek kafalarını çıkarıyorlarmış.

Sırayla yavrular yumurtalarından çıkmışlar ancak bir tane yumurtadan hala hiç ses yokmuş.

ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU YUMURTADAN ÇIKIYOR

Diğer yavruları etrafında koşup oynarken o tekrar kalan yumurtayı sıcak tutabilmek için yeniden üzerine oturmuş. Oturduğu yerden çocuklarıyla ilgilenmeye başlamış. “Aman uzağa gitmeyin, otlardan yiyebilirsiniz” gibi sözlerle onları idare etmeye çalışıyormuş.

Neyse ki, çok fazla zaman geçmeden o tek kalan yumurtadan da sesler gelmeye başlamış ve nihayet son yavru da yumurtayı kırarak kafasını çıkarmış.

Yavrusunu gören anne ördek çok şaşırmış çünkü son yavrusu diğerlerinden çok farklıymış. Rengi, boyutları, ağzı, yüzü  diğer yavrularından çok değişikmiş.

Aslında biraz da çirkinmiş ama anne ördeğin dili varmıyormuş biricik yavrusuna çirkin demeye. “Diğerlerinden biraz farklı sadece” diye düşünmüş.

Aslında haklıymış da anne ördek. O minik yavru sadece diğerlerinden farklıymış. Ne var ki alıştığımız görüntüden farklı olanlara hemen çirkin deyiveriyoruz işte, oysa bu ne kadar yanlış bir düşünce… Çirkin ördek yavrusu masalı devamında bunu çok daha iyi anlayacaksınız

Bizim yavrunun kardeşleri de böyle bir yanılgıya kapılmış işte… Sonradan gelen bu minik yavrunun kendilerinden farklı olduğunu görünce hemen ona “çirkin ördek” demeye başlamışlar. Hatta daha da ileriye giderek onu aralarına almak istememişler.  “Senin rengin parlak sarı değil, kül gibi gri bir rengin var. Gagan da turuncu değil neredeyse siyah. Bizimkine hiç benzemiyor, çok garipsin sen” demişler ona…  Anne ördeğin arkadaşları da şaşkınmış.  İçlerinden en yaşlı olanı, “Hindi yumurtası karışmış senin yumurtalarına ve gölde de yüzemez bu durumda” demiş. Anne ördek ise yavrusuna sahip çıkarak, çirkin ördek değil benim yavrum sadece farklı diyerek onu okşamış.

Tüm yavrularını alarak göle yüzmeye götürmüş. Yavruların hepsi sevinçle kanatlarını çırparak kendilerine suyun içine bırakmışlar. Çirkin ördek yavrusu da onlarla birlikte suya atlamış ve bir güzel yüzmeye başlamış. Anne ördek “İşte benim yavrum, çok güzel yüzüyor. Asla hindi yavrusu değil.” demiş mutlu bir şekilde.

❤  FARKLI BİR MASAL KEŞFEDİN ANDERSEN’DEN MASALLAR 

GÖLDE FARKLI FARKLI KUŞLAR

Her şey yolunda gibi görünse de yavru ördeği kim görse, tepki  vererek, ona “Çirkin ördek yavrusu” diyormuş ve asla aralarına almıyorlarmış. Bu durum yavru ördeği çok üzmeye başlamış. Anne ördek, yavrusunu okşayarak “Sen onlara aldırma ben seni çok seviyorum” diyor ve onu teselli etmeye çalışıyormuş . Ama yavru ördek çok mutsuzmuş. Çirkin ördek yavrusu masalı devamı…

Bir gün daha fazla dayanamayarak oradan gitmeye karar vermiş. Sabahın erken saatinde toparlanıp yola çıkmış. Günlerce yürümüş. Böyle farklı ve çirkin olduğu için çok üzgünmüş. Herkesten çekiniyor kimsenin yanına gitmek istemiyormuş. Günlerce gecelerce yürümüş ve bir göl kenarına gelmiş. Orada da farklı bir sürü kuş çeşidi varmış. Leylek yavruları, pelikan, martı, kaz yavruları… Sumrular ve kılıç gagalar bile varmış göl kenarında… İnce gagalılar, farklı renkliler,  tombullar ya da cılız yavrular… Bu göl kenarında kimse onun farklı olmasını çirkin olarak değerlendirmemiş.

Bizim sözüm ona çirkin ördek yavrusu da oraya yerleşmeye karar vermiş ve kendisine göl kenarında bir köşe bulup, orada yaşamaya başlamış. Göl kenarındaki herkes çok arkadaş canlısıymış ama bizim minik yavru kendisini hala çirkin zannettiği için kimseyle pek konuşmuyor kendi kendine vakit geçiriyormuş. Kış gelmiş ve geçmiş. Buzlar erimiş, her yer yemyeşil olmuş. Sonunda ilkbahar gelmiş. Yavru ördek de  geçen bu süre içinde baya bir büyümüş.

Gölde yüzdüğü bir gün, bir sürü hiç görmediği bir kuş çeşidinin göle doru uçarak geldiklerini görmüş. Hepsi suya inmişler ve yüzmeye başlamışlar. Çirkin ördek yavrusu ”Aman tanrım ne kadar güzeller” demiş kendi kendine. Bembeyaz kanatları, uzun narin boyunlarında parlak tüyleri ve çekik siyah gözleriyle o kadar güzellermiş ki… Çirkin ördek yavrusu daha önce böyle bir kuş çeşidi görmediği için bakakalmış onlara… Yeni gelenlerden biri, onu  görmüş ve seslenmiş. ”Kuğu kardeş sen niçin oradasın ve yalnızsın? Hadi bizim yanımıza gel ve bize katıl “

Bizim yavru ördek, güzel kuğunun önce onunla konuştuğunu anlamamış. Sağına soluna bakmış ama ondan başka kimse de yokmuş. Kendisine seslendiklerini anlayınca da çok utanmış ve başın eğerek neredeyse başını suya sokacakmış. Birden sudaki kendi yansımasını görmüş ve çok şaşırmış. Hayretler sudaki görüntüsüne tekrar tekrar bakmış. O da aynı o çok güzel bulduğu kuğular gibi görünüyormuş. Nasıl olabilir böyle bir şey diye düşünmüş ve çok kafası karışmış. Kanatlarını açmış, göldeki yansımasında güzel beyaz kanatlarının gölgesini görmüş. Boynuna bakmış. Kuğuların ki gibi uzun ve narinmiş.

ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU DEĞİL… GÜZEL BİR KUĞU

Gölün en yaşlı ve bilge kuşu olan Sumru bizim çirkin ördek yavrusunun yanına yanaşmış. “İşte!” demiş. “Geldi senin kardeşlerin de… artık yalnız başına kalmazsın umarım”

Çirkin ördek yavrusu Sumru’ya dönmüş ve “Kardeşlerim mi?” diye sormuş şaşkınlıkla…

Sumru yanıtlamış; “Evet küçüğüm… Onları beklemiyor muydun? Geldiğinden beri uzaktan seni uzaktan izliyorum. Büyüdün ve çok güzel bir kuğu oldun. Yalnız kalmana üzülüyordum ancak kuğular her ilkbaharda gelirler bu göle… işte senin de vaktin geldi. Git ve kendi akranlarına kaynaş artık…”

Çirkin ördek yavrusu duyduklarına inanamamış önce… Öyleyse o da bir kuğuymuş. Sevinçle ve mutlulukla kuğuların yanına doğru yüzmeye başlamış. Kuğuların hepsi ona “Hoş geldin” demiş ve kanatlarını çırpmışlar. O da sevinçle o güzel kanatlarını açmış kapatmış ve kuğuları selamlamış. Ona kötü davranan kardeşleri ve diğer hayvanlar aklına gelmiş. “Farklı görüneni çirkin olarak değerlendirmemeliyiz. Kardeşlerim ve diğerleri böyle bir hata yaptılar ve beni çok üzdüler.” diye düşünmüş. Sonra onları affetmeye karar vermiş ve diğer kuğu arkadaşlarıyla birlikte mutlulukla yüzmeye başlamış…

Çirkin ördek yavrusu masalı da burada bitmiş… Gökten yüzlerce elma düşmüş, her birini göldeki bir kuş alıp yemiş, en son kalan 2 elmanın birini, bizim çirkin ördek yavrusu zannettiğimiz güzel kuğu almış, diğeri de size kalmış.