Bir varmış, bir yokmuş… Uzak denizlerin enginliklerinde, masmavi suların büyülü kıyılarında, gizemli bir dünya varmış. Mavi suların sakinliğiyle çevrili bir denizin en derinlerinde, güzeller güzeli bir deniz kızı yaşarmış. Saçları, incilerden dokunmuş bir tacın ağırlığıyla kıvrımlı kuyruğuna kadar uzanırken, büyük mavi gözleri okyanusun derinliklerindeki sırları yansıtırmış.

Deniz altındaki güzelliklerle dolu olan bu yer, doğanın büyüsünü ve gizemini barındırırmış. 

Masmavi sular, pırıl pırıl parlayan güneş ışıklarıyla aydınlanırken, mercanlar, deniz anemonları ve deniz yıldızlarıyla süslü bir manzara ortaya çıkarmış. Burada, deniz yosunlarının arasında, zarif deniz bitkileri ve renkli mercan resifleri bulunurmuş. 

Küçük deniz kızı, deniz altındaki hayatında çeşitli maceralara atılırmış. Mercanların arasında dans eder, renkli balıklarla oynar ve deniz anemonlarıyla dostluklar kurarmış. Küçük deniz kızı, renkli balıklar, denizanaları, ahtapotlar, deniz yıldızları hatta kerevit, ıstakoz gibi çeşit çeşit deniz hayvanıyla birlikte şarkılar söyler, melodik sesiyle okyanusa hayat verir ve derinliklerdeki sırları keşfedermiş.

İnsanların duygularını, hayallerini ve aşklarını anlamak için özlem duyan deniz kızı artık denizin üstlerinde daha çok vakit geçirmeye başlamış. Deniz kızının kalbinde, kendi dünyasının dışında, insanların yaşadığı dünyayı keşfetme arzusu ve merakı varmış. Güneşin ışığına dokunmak, rüzgarın saçlarını okşamasını hissetmek ve insanların neşesini ve hüzünlerini merak ediyormuş. İnsanların danslarına, şarkılarına ve sevinçlerine tanık olurken, içindeki özlem daha da büyürmüş. İşte küçük deniz kızı masalı da tam böyle başlamış.

Deniz kızı, her gün olduğu gibi o günde kıyıdaki insanları izlemek için sığ sulara doğru yüzmeye başlamış. Denizin keyifli dalgalarıyla şarkı söyleyerek kıyıya yaklaşan deniz kızı gözlerine inanamamış. İnsanlar arasında öyle biri varmış ki, gülüşü, hareketleri ve duruşu deniz kızının hemen dikkatini çekmiş.

Küçük deniz kızı, insanların en önem verdiği duygulardan biri olan aşkı hissettiğini çok daha sonra anlayacakmış.

Deniz kızının aşık olduğu kişi, prensten başkası değilmiş. Onu daha fazla görebilmek için her fırsatı değerlendirmeye başlamış. Sahile yaklaşırken, saklanarak onun etrafında dolaşır ve onu gözetlermiş. Bu gizemli insanın neşesine ve güzelliklerine tanık olmak, deniz kızının kalbini mutlulukla dolduruyormuş.

Kıyıdan onu izlerken, gerçek bir insan olmak, onun gibi nefes almak, her anını karada geçirmek ister olmuş.. Bu dilek, içinde gittikçe büyüyerek, daha da derin bir özleme dönüşmüş.

 

Deniz kızı yine o gün prensi görmek için kıyıya gitmiş ancak onu görememiş.  Bu durum onu oldukça üzmüş. Umutsuz ve mutsuz şekilde denize açılmış. Onun bu üzüntüsü büyük bir fırtınaya neden olmuş.

Dalgaların arasında kıyıdan uzaklaşan deniz kızı tam derinlere doğru dalacakken denizin ortası fırtınayla boğuşan bir gemide prensi görmüş. Gemi parçalanmak üzereymiş. Fırtına suları gemiyi batırıyormuş derken büyük bir dalga prensin suya düşmesine neden olmuş.

Deniz kızı, prensi kurtarmak için harekete geçmiş. Kuyruğunu kullanarak hızla suyun üstüne çıkmış ve prensi sıkıca kavramış.

Prens, gözlerini açtığında kendisini kıyıda bulmuş. Fırtına geçmiş, sular sakinleşmiş ve hava ışıl ışıl güneşliymiş. Gözlerini açan prens, karşısında güzeller güzelli deniz kızı Ariel’i görmüş.

Deniz kızının güzelliği, onu büyülemiş.  Duyduğu minnettarlıkla ona teşekkür etmek istemiş ancak deniz kızı insanların diliyle konuşamıyor, sadece melodik bir şekilde şarkı söyleyebiliyormuş. Prens, deniz kızının sesinin büyüleyici güzelliğiyle büyülenmiş ve kalbindeki bir aşk tohumu filizlenmeye başlamış.

 

Deniz kızı ve prens, her gün kıyıya yakın bir kayanın orada buluşmaya başlamışlar. Deniz kızı şarkılar söylüyor, prens onun güzelliğine her gün daha fazla vuruluyormuş. Gün batımında ise prens gidiyor ve deniz kızı oracıkta kalakalıyormuş.

Deniz kızı, ayrılığa daha fazla dayanamayarak aşık olduğu bu adam için büyük bir fedakarlık yapmaya karar vermiş. Her an onun yanında olabilmesinin tek bir koşulu varmış.

Güçlü deniz cadısı Ursula’ya gitmiş ve insan olmak istediğin söylemiş. Deniz cadısı Ursula, bunun karşılığında sesini tamamen kaybedeceğini söylemiş. Bir daha asla şarkı söyleyemeyecekmiş. Deniz kızı, sevdiği erkek için bunun değeceğini düşünmüş ve hiç tereddüt etmeden cadının teklifini kabul etmiş.

“Tamam cadı, kabul ediyorum! Sesim karşılığında beni insana dönüştür. Bir daha hiç şarkı söylemesem de olur.  “

Bu büyülü değişim karşılığında deniz kızı artık insanlar gibi karada yaşayabilecekmiş. Deniz kızının sesi ve güçlü sesiyle ifade ettiği tüm duyguları ortadan kalkmış. Prensle birlikte olabilmek için sessiz bir hayata razı olmaktan başka çaresi yokmuş.

❤  FARKLI BİR MASAL KEŞFEDİN ANDERSEN’DEN MASALLAR 

Ertesi gün deniz kızını kıyıda gören prens, çok şaşırmış. Birlikte prensin sarayına doğru gitmişler. Artık her günü birlikte geçirebilirlermiş. Sesinden olan deniz kızı, dış dünyanın güzelliklerinden büyülenmiş. Sürekli sorular sormak, tüm hissettiklerini prense anlatmak istiyormuş ama sesi olmamasından kaynaklı bunu yapamıyormuş. Prens ise şarkılarına aşık olduğu deniz kızının, artık hiç sesinin duymamaktan ötürü oldukça mutsuzmuş.

Zamanla deniz kızı, prensin kendisine olan ilgisini kaybettiğini fark etmeye başlamış. Kalbinin kırıklığı ve sessiz çaresizliğiyle, deniz kızı büyük bir hayal kırıklığına uğramış.

Kendini yalnız ve çaresiz hisseden deniz kızı, denizin derinliklerine geri dönmek istiyormuş ama bu imkansızmış.

Gün geçtikçe mutsuz olmaya başlamışlar. Deniz kızı bir gün prensin bir başkasına aşık olduğunu öğrenmiş. Bu kalbine büyük bir acı saplanmasına neden olmuş. Artık ne olursa olsun bu durumu çözmeliymiş.

Deniz cadısı Ursula’nın yanına almış soluğu…

– Biliyorum, bana insan olmam için bir şans verdin ancak ben çok yanlış bir karar verdiğimi anladım. Yeni tanıştığım bu duygulara kapıldım anlamsızca fedakarlıklar yaptım. Bana eski hayatımı geri veremezmisin?

Ursula, deniz kızına hiç beklenmedik bir yanıt vermiş.

– Küçük Deniz Kızı, seni uyarmaya çalıştım ancak sen en değerli parçanı sesini vermeye bile razı oldun. Yeni tanıdığın birisi için böylesi büyük bir fedakarlık yapmadan önce çok iyi düşünmen gerektiğini anlamadın. Şimdi görüyorum ki, insani tüm duyguları iyisiyle kötüsüyle tatmış ve anlamışsın. Denizlerdeki ailen de seni çok merak etti. Böyle bir hatayı tekrar etmemen koşuluyla seni yeniden deniz kızına çevirebilirim ancak bir daha asla kendi değerini hafife alma.

 

Ursula’yı dikkatle dinleyen deniz kızı, onu içtenlikle onaylamış. Kendini denizin derinlerinde bulan deniz kızı, parıldayan muhteşem kuyruğuna ve okyanusa neşe katan sesine yeniden kavuşmuş. Yuvasını çok özleyen deniz kızı denizin derinlerindeki muhteşem hayatına geri dönmüş. Denizin uçsuz bucaksız derinliklerinde onu bekleyen bir çok harika macera varmış. Küçük deniz kızı masalı burada bitmiş.