Bir Ressam Masalı: Frida Kahlo

Masmavi bir ev düşünün. Kocaman bir bahçesi, bahçesinde ise rengarenk süslemeleri… 
Ben Frida Kahlo, ben bu mavi evde doğdum. Bizim oralar çok renklidir. Meksika’yı bilir misiniz? Daha önce hiç ama hiç görmediğiniz renkleri bizim buralarda görebilirsiniz.
Bizim ülkemizde herkes renkli şeyler bayılır… bir de çiçeklere… aslında bizim buralarda daha çok kaktüs vardır hani şu diken diken yaprakları olan bitkiler…Kaktüsler de çiçek açar. Hem de kocaman rengarenk çiçekler… ama bunu çok az görebilirsiniz ve ben bu yüzden kaktüsleri çok severim.

Bizim sokaklarımızda bir renkler bir de müzik hiç eksik olmaz. Sokağa çıktığınızda herkes şarkılar söyler, dans eder. Elinde gitar olan rengarenk büyük şapkalı bir adam görürseniz, çok büyük ihtimalle Meksikalıdır.

PENCERENİN DIŞINDAKİ HAYALLER

Ben buralarda büyüdüm. O yüzden her gün rengarenk giyinir, bol bol şarkı söylerim. Dans etmeyi de çok severim ancak pek iyi dans ettiğim söylenemez. 6 yaşındayken bir hastalık geçirmişim. Bu hastalık yüzünden bir bacağım diğer bacağımdan kısa kalmıştı. Bu benim için bir sorun değildi ancak topallayarak yürüdüğüm için benimle dalga geçen arkadaşlarım oldu.

Okula gitmeye başladığımda çok çalıştım, hatta Meksika’nın en iyi okulunu kazandım ve benimle dalga geçmeyen harika arkadaşlarım oldu. Biraz daha büyüdüğümde ise bir kaza geçirdim. Doktorlar hemen tedavime başladılar ama 9 ay boyunca yatakta yatmak zorunda kaldım.
Dans etmek bir yana, yürüyemiyordum bile…
Sabah yataktaydım,
Öğlen yataktaydım
Ve gece hala yataktaydım.
Yatağın hemen yanındaki pencereden dışarısı harika görünüyordu. Bahçedeki ağaçları ve kuşları seyrettim.
Gökyüzünde pamuk şeker gibi duran bulutlara baktım. Günler böyle geçiyordu. Pencereden görülebilecek her şeyi en ince detayına kadar ezberlemiştim. Doktor yataktan kalkmamı yasaklamıştı, istesem de kalkacak durumda değildim zaten, her yanım alçıyla kaplıydı.
Annemle birlikte yatağımı rengarenk çiçeklerle süslemiştik hatta üstüne kendimi görebileceğim bir ayna bile vardı. Pencere ise hayal dünyama açılan bir kapı gibiydi. Ben kafamda hayal ettiğim her şeyi orada görebiliyordum. Hayal etmek sihirli bir şey… Hayal ederek yapamayacağınız şey yok.

Yatakta 9 ay gerçekten çok uzun bir süre… Neredeyse 270 gece uyuyup uyanmanız gerekiyor.

RENKLERİN DÜNYASINA GİRİŞ 

Sonra bir gün babam elinde kocaman poşetlerle içeri girdi. Poşetten onlarca minik boya kutusu çıktı.
Çivit mavisi, turkuaz, lila, limon sarısı, yavruağzı ve hatta parlak kırmızı bile vardı. Artık yattığım yerden tüm gün resim yapabilecektim.
Çok heyecanlanmıştım.
Önce pencereden gördüklerimi çizdim
Sonra hayal ettiklerimi ekledim
Meksika’nın rengarenk sokaklarını çizdim
Harika resim yaptığım söylenemezdi ama ben resim yapmayı çok seviyordum. Bir gün, yine yataktayken aynayı fark ettim ve kendimi çizmeye karar verdim. Yatakta yattığım süre boyunca bir sürü resmim oldu. Daha sonra duygularımın bile resmini çizebilmeye başladım. Renklerle duygularım harika anlatıldığını öğrendim. Mutluluklarımın, korkularımın bile resmini çizdim.

BÜYÜK BİR RESSAM OLMAYA KARAR VERDİM

9 ayın sonunda nihayet biraz olsun iyileşmiştim. Hemen bahçeye koşturdum. Dışarı da olmak harika bir duyguydu. Meksika’nın rengarenk sokaklarını yeniden görebilmek şahaneydi. Okula ve arkadaşlarımı gördüm ama aklıma hep renklerdeydi. Daha çok renkli giyinmeye başladım. Bazı arkadaşlarım benim rengarenk elbiselerimi çok tuhaf buluyordu ama onları umursamadım.

Renkler hakkında kitaplar okumaya başladım. Daha güzel resimler çizebilmek için araştırmalar yaptım. Her gün resim çiziyordum ve bence harika görünüyordu.

Bir gün büyük ressam olan Diego Rivera’ya karşılaşma fırsatı buldum ve ona yaptığım resimleri gösterdim. Diego, aynadan kendimi çizdiğim resimleri çok beğenmişti ancak resim hakkında öğrenmem gereken daha çok şey vardı. Doğuştan bir ressam değildim, ama fark ettim ki, okuyup araştırıp çizdikçe daha güzel çizmeye başlıyordum.

Büyük bir ressam olmaya karar vermiştim. Hatta bir gün dünyanın en çok tanınan ressamı olabilirdim

Diego iri yarı biriydi. Yaptığı resimlere bayılıyordum. Sürekli onun çevresindeydim, sorular soruyor bir sürü şey öğreniyordum. Onunla fil ve güvercin gibiydik ama yakın arkadaş olmayı başardık. Diego büyük duvar resimleri yapıyordu. Birlikte bol bol sanat sohbetleri yapıyorduk. Birbirimiz çok sevdiğimizi anlayınca evlenmeye karar verdik.

Düğün resmimizi de çizdim.
Mavi duvarlı evinize bir de rengarenk bir papağan aldık
Papağanımın resmini de çizdim

Resimlerimi toplayıp sergiler açtım ama pek ilgi gösterip alan olmuyordu. Ben yılmadım. Resimlerimi pek kimse beğenmese de ben onları çok değerli buluyordum. Onları görmeye pek kimse gelmedi.

 UZAKLARA YOLCULUK

Aklıma koymuştum bir kere, uçağa binip Amerika’ya gittim ve orada bir sergi açtım. Resimleri gören herkes bayılmıştı. Bu kadar büyük bir ilgi beklemiyordum ardından hemen Fransa’ya gidip orada da bir sergi açtım.

Nihayet bir gün, resimlerim herkes tarafından konuşulmaya başlandı. Çalışmalarım sonuç vermişti. Resimlerimi satın almak isteyen bir sürü insan vardı. Bu daha çok çalışmama neden oldu.

Artık en sevdiğim renkleri, kendi hayallerimi tüm dünyaya gösterebilmiştim. Resim yapmak harika bir sanattır, tüm hayal ettiklerinizi gerçeğe dönüştürebilmenizi sağlar resim yapmanın en güzel yanı tamamen size özel yani benzersiz olmasıydı. Ben önüme çıkan tüm zorluklara rağmen hayallerimi gerçekleştirdim. Şimdi sıra sizde, hayalinizde bir resim çizin ve onu gerçekleştirin.