ŞANSLI HAN’IN ŞAŞIRTICI YOLCULUĞU BAŞLIYOR

Bir varmış, bir yokmuş. Kendi halinde sakin bir kasabada Hans adında iyi yürekli ve çalışkan bir delikanlı varmış. Hans, bir ustanın yanında 7 yıl boyunca çalıştıktan sonra ailesinin yanına dönmeye karar vermiş ve ustasıyla konuşmuş.

Hans’ı çok seven usta, “Oğul, sen benim için uzun yıllar boyunca bağlılıkla çalıştın. Hem dürüst hem de çalışkan birisin. Bu yüzden sana gitmeden önce güzel bir ücret vereceğim.” demiş ve yola çıkmadan önce ona kocaman bir gümüş para vermiş.

Gümüş neredeyse Hans’ın kafası kadarmış. Hans, ustasına teşekkür etmiş ve bir hayli ağır olan gümüş parasını güzelce bir keseye koyarak boynuna asmış. Sırtında çantası, boynunda gümüş parası ertesi sabah erkenden yola çıkan Hans’ın yolu bir hayli uzunmuş. Köyüne, ailesinin yanına ulaşabilmek için bir hayli yürümesi gerekecekmiş. 

masal oku, resimli masallar, klasik dünya masalları, şanslı hans

Hans az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş… Güneş tepeye vardığında baya bir yorulmuş olan genç delikanlı, yolda iri yarı atının üzerinde keyifle ilerleyen adam görmüş. Yanından geçen  ata ve adama bakan Hans, “İnsanın bir atının olması ne kadar güzel bir şey! Ne ayağı taşa takılıyor ne de ayakkabıları eskiyor. Kocaman atın üzerinde evinin koltuğunda oturur gibi yolculuk yapıyor.” diye iç geçirmiş.

Kendisine gıpta ile bakan Hans’ın kısık bir sesle kendi kendine mırıldandığı bu sözleri duyan adam, elinde tuttuğu atının dizginlerini kendisine doğru sıkıca çekmiş. At, Hans’ın hemen önünde duruvermiş. Adam, Hans’a dönerek, “Genç delikanlısın, yürümek sağlıklı ve güzeldir. Sen neden yürümek istemiyorsun ki?” diye sormuş. Hans, adama, sabahın erken saatlerinden beri yürüdüğünü, daha gidecek çok yolu olduğunu, sırt çantasının omuzlarını ağrıttığını ve bir de üstüne üstlük boynunda kocaman bir gümüş para taşıdığını anlatmış.

Adam, “İstersen o gümüş para karşılığında sana atımı verebilirim ancak uyarmadı deme; bir at ile baş edebilmek kolay iş değildir” demiş. Hans, bunu halledebilirim diye düşünerek adamın teklifini sevinçle kabul etmiş ve eklemiş “Bu at karşılığında gümüş parayı sana verebilirim ancak uyarmadı deme; o kocaman gümüş parayı taşımak kolay bir iş değildir”

Adam, Hans’ın atın üzerine binmesine yardımcı olduktan sonra ona bazı bilgiler vermiş;

Atın üzerinde dik durmalısın. Atın dizginlerini hafifçe sallayıp “Deh” dediğin zaman at yürümeye başlar. Sağdaki dizgini hafifçe çekersen, sağa; soldaki dizgini hafifçe çekersen sola gidecektir. Atın dizginleri hızla sallarsan, at dört nala koşmaya başlar.”

Hans, bu bilgileri dikkatle dinledikten sonra adama teşekkür etmiş ve dizginleri hafifçe sallayıp “Deh” diyerek atın üstünde yola koyulmuş.

❤  RESİMLİ DÜNYA KLASİKLERİ UYUYAN GÜZEL

ŞANSLI HANS’IN İNEĞİ

Atın üstünde sakin sakin ilerleyen Hans bu halinden oldukça keyifliymiş. “Ne kadar şanslıyım” diye düşünmüş. Artık taşlara takılmıyor, ayakkabıları eskimiyormuş. Bir süre yol boyunca böyle gitmişler. Atın üzerinde gitmeye pek alışık olmayan şanslı Hans, dik oturmanın ve sürekli sallanmanın da yorucu olduğunu düşünmüş. Varacağı yere bir an önce varmak için daha hızlı gitmesi gerektiğini düşünmüş ve dizginleri hızla sallayarak atı dört nala koşturmaya başlamış ancak bir süre sonra dengesini sağlamakta zorlanan Hans atın üzerinden hızla yere yuvarlanmış.

O sıra da yanında ineğiyle, yol kenarında sakin sakin yürüyen köylü, kaçan atı görünce öne atılıp, atı yakalayıvermiş. Köylü yakalamasa at kaçıp gidecekmiş. Hans düştüğü yerden söylene söylene kalkmış. Bir yanında yakaladığı at, diğer yanında bir inekle birlikte ona doğru gelen atı görmüş.

Köylüye teşekkür eden Hans, “Ata binmek hiçte göründüğü kadar kolay değilmiş. Neredeyse kafamı kıracaktı. Pek rahat olduğu da söylenemez. Keşke bu at yerine seninki gibi bir ineğim olsaydı, yanımda istediğim yere götürürdüm üstüne üstlük lezzetli peynirler, süt ve tereyağları da cabası. Bir ineğim olmasını çok isterdim.” demiş.

Köylü, Hans’ın bu sözleri üzerine “Her şeyin bir zorluğu vardır evlat, ata binmeye alışmak deneyim ve zaman ister. Ama bu kadar çok istiyorsan senin atınla ineğimi değiştirebilirim.” demiş.

Bu öneriye çok sevinen şanslı Hans, “Ne kadar güzel olur.” diye sevinçle bağırmış. Adama atı vermiş, ineği almış ve yola koyulmuş. İnekle birlikte ilerlerken ne kadar da şanslı olduğunu düşünüyormuş. Artık bir ineği varmış, susadığı zaman bol bol yararlı sütünden içebilecek, o güzel sütle tereyağı veya peynir yapabilecekmiş. 

Bir süre bu güzel düşüncelerle keyifle ilerleyen Hans, dağları tepeleri aşmaya devam ediyormuş. Bir süre sonra, tam da çorak bir araziden geçerken oldukça susayan Hans, matarasındaki suyun bittiğini fark etmiş ve şimdi lezzetli bir süt içmenin tam zamanı diye düşünmüş. İneği bir ağacın altına bağlamış, ineği biraz sevdikten sonra matarasına süt doldurmak için ineği sağmaya başlamış ancak bir türlü süt gelmiyormuş.

Hans ineğin memelerini biraz daha sert bir şekilde sıkmış ancak hala süt yokmuş. Hans’ın bu beceriksiz hareketlerinden oldukça rahatsız olan inek de huzursuzlanmaya başlamış.

İyice susayan Hans bir kez daha, ama bu sefer daha da sert bir şekilde ineği sağmaya çalışmış. Bu durumdan rahatsız olan inek, Hans’a bir tekme savurarak kendinden uzaklaştırmış.

❤  FARKLI BİR MASAL KEŞFEDİN ➸ KISA MASALLAR 

İneğin bu hareketiyle yere sendeleyip yere düşen Hans’ı oradan geçen genç bir kasap görmüş. Kasap o sıra da önünde küçük bir el arabasıyla minik bir kuzu taşıyormuş.  Hans’ı görür görmez, “Ne oldu sana?!” diyerek Hans’ı düştüğü yerden kaldırmış. Hans, matarasındaki suyunun bittiğinden ve ineğinin ona bir damla dahi süt vermediğini üstüne üstlükte tekmelediğinden bahsetmiş. Olanları dinleyen kasap, önce Hans’a biraz su vermiş. Daha sonra “Bu inek biraz yaşlı duruyor, sütü bitmiş olabilir.” demiş. Hans bu duruma oldukça üzülmüş ve “Keşke bu koca işe yaramaz inek yerine senin ki gibi minik bir kuzum olsaydı, hem de o beni tekmelemezdi” diye iç geçirmiş. Bu sözlerin üzerine genç kasap, “İstersen senin ineğin ile benim kuzumu değiş tokuş yapabiliriz.” demiş.

Kasabın bu sözlerine çok sevinen Hans, ne kadar şanslı olduğunu düşünmüş ve kasabın teklifini memnuniyetle kabul ettiğini söylemiş. İneği kasaba vermiş, minik kuzuyu yularından tutup yola koyulmuş.

Şanslı Hans, halinden oldukça memnunmuş. “Ne kadar şanslıyım; o inekten kurtuldum, bu güzel kuzu da benim oldu” diye düşünüyormuş derken, kucağında tombul bir kaz taşıyan köylü bir kadın ile karşılaşmış. Hans, yanındaki kuzuya baka kalan kadına, başından geçenleri anlatmış ve ne kadar şanslı biri olduğundan bahsetmiş. Olanları dinleyen kadın Hans’ı uyarmış. 

“Çok tatlı bir kuzun var ancak bu kuzu senin başına iş açabilir. İlerideki köyün muhtarının kuzularından biri dün gece çalınmış. Seni yolda kuzu ile birlikte yürüdüğünü görünce kuzuyu çalanın sen olduğunu düşünmüş ve çok korkmuştum. Yolunun üzerindeki köyden geçerken seni bu kuzuyla görürlerse yandın demektir, daha açıklamaya fırsat olmadan ahırdaki at yalaklarından birine atıverirler seni”

Hans duyduklarına çok şaşırmış ve bir hayli korkmuş “Lütfen demiş, beni bu kuzudan kurtarın. Sizi herkes tanıyordur, kimse sizi suçlamaz. Bana kazı verin, siz bu kuzuyu alın olmaz mı? “ diye sormuş kadına…

Kadın, durumun ona pek bir faydası olmadığını düşünmüş ama bu genç delikanlıya yardım etmek istemiş ve isteğini kabul etmiş. Hans, kendi kuzusunu kadına vermiş, tombul kazı da kucağına alıp yola devam etmiş.

❤  FARKLI BİR MASAL KEŞFEDİN RAPUNZEL MASALI

Mutlu bir şekilde yoluna devam eden Hans, bir yandan da ne kadar şanslı olduğunu düşünüyormuş. O minik kuzu başıma ne çok iş açacaktı, şimdi ondan kurtuldum. Bu tombul kaz bana tazecik yumurtalar verecek, belki de tüylerinden bir yastık yaparım. Oh! Ne kadar da şanslıyım diye düşünmüş. Hava iyice kararıyormuş. Kucağında tombul kaz ile birlikte yürüyen Hans neredeyse köyüne varmak üzereymiş.

Hans kendi köyünden bir önceki köye vardığında, orada bir bileyici görmüş. Bileyici bir yandan keyifle şarkılar söylüyor bir yandan da önündeki çeşitli aletleri, bir taşa sürterek keskinleştiriyor, parlatıyormuş. Adamın bu neşeli hali şanslı Hans’ın oldukça ilgisini çekmiş.

“Ne kadar da keyifle çalışıyorsun, kazandığın para oldukça iyi olmalı… Öyle mi peki?” diye sormuş adama.

Adam aynı neşeli haliyle yanıtlamış “Olmaz mı? Bir bileyici isen cebinde para eksik olmaz. Cebine her elini attığında elinde para olur. Söyle bakalım, sen bu kaz ile ne yapıyorsun? Nereden aldın tombul kazı?”

Almadım bir kuzu ile değiştirdim

– Kuzuyu nereden aldın?

– Bir inek ile kuzuyu değiştirdim

– İneği nereden aldın?

– Bir atım vardı onunla değiştirdim

– Atı nereden aldın?

– Hayli ağır bir gümüş param vardı, onunla aldım

– Ya peki o kadar ağır gümüş parayı nereden buldun?

– Ahh… Hiç sorma, o gümüş para için 7 yıl çalıştım.

Bu duruma oldukça şaşıran bileyici, Hans’a şimdi ne iş yapacaksın diye sormuş. Bunu daha hiç düşünmemiş olan Hans adama yanıt verememiş. Bileyici Hans’ın bu halini görünce, “Bende fazladan bir bileği taşı var, istersen onu sana verebilirim. Sende bileyicilik öğrenirsin, elini cebine her attığında paran olur” demiş.

 

Bileyicinin yaptığı işi hayli güzel bulan Hans, bileyiciye kazı vermiş, taşı almış.

Bileyici, Hans’ın arkasından “Bu çok iyi bir taştır, doğru kullanırsan çok işine yarar, bilesin” demiş.

Hans’ın gözleri parlamış ne kadar şanslı bir insanım, ne istesem oluveriyor diye düşünmüş ve kucağındaki taşla yeniden yola çıkmış.

Hava iyice kararıyormuş. Köye varmasına da az kalmış ancak kucağında kocaman bir bileyi taşı olan şanslı hans bir hayli yorulmuş.

Yol kenarında bir göl görünce, hem biraz soluklanmak hem de biraz su içmek için gölün kıyısına gelmiş. Elindeki taşı özenle kıyıya koymuş ve elini yüzünü yıkamak için göle doğru eğilmiş. Derken, yanlışlıkla dokunmasıyla taş yuvarlanarak gölün içine cumburlop diye düşüvermiş. Hans o an ani bir hareketle taşı tutmak istediyse de bileyi taşı gölün derinliklerine doğru hızla inip, gözden kaybolmuş. Taşın gölün dibine batışını şaşkınlıkla izleyen Hans, onu bir daha oradan çıkaramayacağını anlamış. Yerinden kalkmış. Kendisini baya bir hafiflemiş hissediyormuş. Yola devam ederken “Oh be, çok ağır bir taştı. Ne kadar da şanslı bir insanım büyük bir yükten kurtuldum. Ne kadar da rahatladım” diyerek neşelenmiş.  Yüreği sevinç içinde yürüyen Hans’ın köyü tepenin ardından görünmeye başlamış. İçi rahat, yüreği hafiflemiş olan Hans, kendisini yine çok şanslı hissediyormuş. Keyifle evine doğru ilerlemeye başlamış…

Kendisini her daim şanslı hissetmesini bilen Hans’ın masalı da burada bitmiş.

Gökten kocaman bir kırmızı elma düşmüş. Hans onu yerden alıp afiyetle yemiş…