Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde uzak yerlerin birinde gözleri her zaman merakla parlayan, kuyruğu ise sürekli havada sallanan tatlı mı tatlı bir köpek varmış. Tüyleri biraz kısa, fakat oldukça parlakmış. Zekası ve hızı sayesinde, genellikle yemek bulma konusunda oldukça başarılıymış. Ancak bu tatlı köpeğin en kötü özelliği sabırsız ve hırslı olmasıymış. Hırslı olması bazen işe yarasa da sabırsız olması onun düşünmeden hareket etmesine neden oluyormuş. Ancak yaşadığı talihsiz bir olay, ona daha temkinli olmayı öğretmiş. La Fontaine masallarından Köpek ve Gölge masalı da böyle başlamış.

Günlerden bir gün, etrafta gezinen ve kendisi için lezzetli bir yemek arayan köpek, nihayet büyük bir et parçası bulmuş. “Ah, ne muhteşem! Bu akşam için mükemmel bir ziyafet olacak,” diye düşünmüş ve eti ağzına almış.

Evine dönerken, yolunun üzerinde bir dere varmış. Dereyi geçmek için iki kıyı arasına konmuş bir kalas görünce, “İşte fırsat,” demiş ve kalasa adımını atmış. Tam kalasın ortasına geldiğinde, suyun yüzeyine bakınca ne görsün? Aynı et parçasını taşıyan başka bir köpek!

“Vay canına, o et daha da büyük görünüyor!” diye düşünmüş.

Gözleri parlamış, tüyleri diken diken olmuş. Kendi et parçasını korumak yerine, suyun içindeki ‘diğer köpek’in etini kapmak istemiş. Ancak işin aslı şu ki, o gördüğü etin kendi gölgesi olduğunu fark etmemiş.

Pek düşünmeden hızla karar vermiş ve kendini tutamayıp, ağzını açmış ve “Şimdi senin etin de benim olacak!” diye düşünerek, suya doğru atlamış. Ama o saniye ağzından et parçası düşüp, sulara gömülmüş. 

Gölgesinin peşinden gitmek için sırılsıklam olan köpek, zar zor kıyıya çıkmış artık akşam yemeği de yokmuş.

Bir şeye karar vermeden önce daha çok düşünmenin ve dikkatle gözlem yapmanın ne kadar önemli olduğunu o an anlamış.  “Ah, keşke bir kere daha düşünseydim, belki o zaman onun kendi gölgem olduğunu anlardım.” diye üzülmüş.

Bu masal bize, karar vermeden önce iyice düşünmemiz gerektiğini, aniden karar verip düşünmeden hareket edersek köpeğin suya düşmesi gibi hataya düşebileceğimizi öğretir. 

Tatlı köpek, o gün gölgesi sayesinde bu dersi öğrenerek, gelecekte daha dikkatli ve minnettar olmaya karar vermiş. Evine dönerken, bu sefer yolda bulduğu küçük bir kemikle yetinmiş, ama bir daha hiç düşünmeden hareket etmemiş. Masal da burada bitmiş.