Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, çimenli ovalar ve geniş savanlarla dolu bir alanda ormanın en kudretli hayvanlarından olan Arslan, kurnaz Tilki, sinsi Çakal ve yırtıcı Kurt; bir araya gelmişler. Hepsinin karnı oldukça açmış. Yiyecek lezzetli bir av arıyorlarmış.

Kurnaz tilki, avlanmaya giden Aslan’ı görünce “Ne de  olsa ormanların kralı, kolayca avlanır bende sebeplenirim” diye düşünmüş.

Çakal, “Onlar yorulur ben yerim” demiş ve peşlerine takılmış.

Kurt, “Hep kurt sürüsüyle ava çıkıyorum, bir de onlarla gitmeyi deneyeyim böylece bana daha büyük pay düşer” diye düşünmüş ve hemen yanlarına katılmış.

Az gitmişler, uz gitmişler; dar patikaları, geniş vadileri aşmışlar. Güneş en tepede yakıcı ışınlarını gönderiyor, bu dört iri hayvanın karınları acıktıkça acıkıyormuş. Birlikte, gün boyu, ormanda dolanıp durdular, gözünü dört açarak iz aramışlar ve sonunda bir dişi geyiğin izine rastlamışlar. Bir süre sonra ormanın derinliklerinde, uğultulu rüzgarların arasından bir hışırtı sesi duyulmuş. Hepsi koca kulaklarını dikmişler ve sesin geldiği yöne doğru dikkat kesilmişler. Hemen ilerde zayıf ve naif bir geyik onlardan bir haber çalıların yeşil yapraklarını yiyormuş.  Aslan, tilki, çakal ve kurt hemen bir plan yapmışlar ve geyiğin dört bir yanını sararak onu avlayıvermişler.

Sıra gelmiş bu güzel akşam yemeğini pay etmeye… Arslan, gür bir sesle, “Bu dört parçanın ilk bölümü benim hakkımdır; çünkü ben, bu ormanların kralıyım.” diye kükremiş ve devam etmiş. İkinci parçayı da ben yiyeceğim çünkü ben hepinizden çok daha iriyim ve hatta üçüncü parça da bana ait olacaktır, çünkü bu, her ay bana düşen doğal ve yasal payımdır.” demiş.

Sonra kocaman pençelerini dördüncü parçanın üzerine koymuş ve iri dişlerini göstererek bir daha kükremiş… “Şimdi, görelim bakalım, içinizden hangisi bu son parçaya dokunmaya cesaret edebilecek?”

Tilki, çakal ve kurt oldukça şaşkınmış.  Bir yandan açlıktan karınları gurulduyor bir yandan korkudan dizleri titriyormuş ancak hiç birinin aslana karşı koyacak gücü yokmuş.

Üçü birden başını önüne eğmiş ve geri çekilmek zorunda kalmışlar.

Aslan, güzelce akşam yemeğini yemeğe başlamış. Diğer üçü ise söylene söylene oradan uzaklaşmışlar.

Biraz ilerledikten sonra kurt homurdanmış, Ah ahmak kafam, nasıl düşünemedim. Kendi sürümdeki arkadaşlarımı hiç bırakmamalıydım. O zaman en azından bir parça geyik benim midemde olurdu.” demiş.

Kurnaz Tilki de söylenip duruyormuş. “Sizden güçlü olanların yükünü paylaşırsınız ama yine de kazançlarını sizinle paylaşmayabilirler”

Çakal, boynu önde sessizce ilerliyormuş. Söylenecek söz kalmamış.

Bu olay onlara iyi bir ders olmuş. Artık güçlü olanların her zaman adaletli olmadığını öğrenmişler. Masal da burada bitmiş.