Bir zamanlar, yeşillikler içindeki bir köyde, dört ayrı hayvan dostu yaşarmış. Bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horoz… Yaşları ilerlemiş, sahipleri tarafından artık işlerine yaramaz hale gelmişler. Eşek yorgunluktan öleceğini hissetmiş, köpek evin etrafında avcılara korku salacak kadar uluyamamış, kedi miyavlamaktan başka bir yeteneği olmadığını düşünmüş, horoz da artık güneşi haber veremez hale gelmiş.

Bu dört dost, evlerini terk etmeye ve yeni bir hayat aramaya karar vermişler. “Neden Bremen’e gitmeyelim?” demiş eşek. “Orada bir mızıka çalarak kendimize yeni bir yaşam kurabiliriz.” Köpek, kedi ve horoz da fikre sıcak bakmışlar.

Bir gece, bu cesur dört dost köylerinden ayrılmışlar. Ay ışığı altında yola koyulmuşlar, maceradan maceraya koşmuşlar. Ormanda, yıldızların altında yürüyerek, yorulmuş ve aç kalmışlar. Ancak umutları ve birbirlerine olan inançları hiç tükenmemiş.

Bir süre sonra, bir çiftlik evinin önüne gelmişler. İçeriden sıcak bir ışık ve lezzetli yemek kokuları yayılıyormuş. Bu dört dost, birlikte düşünmüş ve bir plan yapmışlar. Eşek pencereye yükselir, köpek eşeğin üzerine çıkar, kedi köpeğin üzerine tırmanır, horoz da kedinin omzuna çıkarak en tepede dururmuş.

Böylece, dört dost birbirlerine dayanarak evin içine bakmışlar. İçerideki hırsızlar bir sofra hazırlamış, lezzetli yemekler yemiş ve kutlamışlar. Eşek sesini en yüksek çıkarmış, köpek hırlayarak destek olmuş, kedi miyavlamış ve horoz da tüm gücüyle ötmüş. Hırsızlar bu beklenmedik ve korkunç seslerden o kadar korkmuşlar ki, birbirleriyle çarpışarak kaçmışlar.

Dört dost, zaferle eve girdiklerinde masaya yayılan lezzetli yemekleri görünce, acıkmış mideleerini doyurmuşlar. Sonra da rahatça yatıp uyumuşlar, yeni hayatlarının ilk macerasını kutlamışlar.

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan dört dost, çiftlik evinin avlusunda toplanmışlar. Eşek, köpek, kedi ve horoz, birlikte bir maceraya çıktıklarını ve kendilerine yeni bir hayat kuracaklarını düşünerek ne kadar da mutlu olmuşlar. Ancak, yollarına devam etmeye karar vermişler.

Köyden uzaklaşıp ormanda ilerlerken, karşılarına büyük ve eski bir orman çıkmış. Ormanın içinde, yosunla kaplı ağaçlar arasında ilerlerken birdenbire bir kulübe görmüşler. Kulübenin içinde yediğinden içtiğine bakmayan dört hayvan yaşarmış.

Dört dost, kulübeyi yakından incelemişler ve birbirlerine bakmışlar. “Neden burada yaşamayalım?” demiş horoz. “Evet, burada her birimiz bir şeyler yaparak rahatça yaşayabiliriz” diye eklemiş kedi. Eşek ve köpek de fikre sıcak bakmışlar.

Böylece, dört dost kulübeye yerleşmeye karar vermişler. Her biri, kendi yeteneklerini kullanarak kulübenin bakımını üstlenmiş. Eşek ahırla ilgilenirken, köpek koruma görevini üstlenmiş. Kedi, evin içini temizlemiş ve fareleri kovalamış, horoz da her sabah güneşi öterek uyanmış.

Bir gün, dört dost köyden duydukları hırsızların geri dönmeyeceği haberini almışlar. Artık endişelenmeden yaşayabileceklerini anlamışlar. Dört dostun yaşadığı kulübe, zamanla ünlü Bremen Mızıkacıları olarak anılmaya başlamış.

Bremen Mızıkacıları, bir gün masalsı bir yolculuğa çıkma fikriyle dolmuşlar. Birlikte birçok macera yaşamışlar, köyleri dolaşarak insanlara neşe ve eğlence getirmişler. Eşek, mızıka çalarken köpek, davulunu çalmış; kedi, mızraplarıyla ritim tutmuş ve horoz, en yüksek perdeden ötmüş. İnsanlar onları dinlemiş, şaşkınlıkla gülerek izlemişler.

Ve böylece, Grimm Kardeşler’in ünlü masalı “Bremen Mızıkacıları”ndaki dört dostun unutulmaz macerası, neşe ve müzik dolu bir hayat sürdürmeye devam etmiş.