Bir zamanlar, masalsı diyarlardan uzakta, büyük bir krallığın sınırlarının ötesinde, hayat dolu bir prenses yaşarmış. Prenses, uzun sarı saçları, parlayan gözleri ve pembe elbiseleriyle tüm krallığı aydınlatırmış. Gülümsemesi o kadar büyülüymüş ki etrafındakileri neşelendirir, çiçeklerin daha canlı açmasına neden olurmuş. Kraliyet sarayının bahçesinde, rengarenk çiçekler arasında koşuştururken günlerini geçirirmiş.

Bu güzel prenses, doğayı, ormanı ve hayvanları çok severmiş. Her gün sarayın büyük ormanlarında gezintiye çıkar. Göl kenarında çeşit çeşit hayvanla kuşla sohbet eder, oyunlar oynarmış.

Bir yaz günü, güzel prenses, masmavi gökyüzünün altında dolaşıyor, neşeli şarkılar söyleyerek geziniyormuş. Şarkısını söylerken bir kurbağanın da ona eşlik ettiğini fark etmiş. Çevresine bakınmış ve gölün kristal berraklığındaki suların kenarında ona bakan sevimli bir kurbağa görmüş. Kurbağa, yeşilimsi derisi ve sevimli koca gözleriyle prensese bakıyormuş. Prenses bu duruma çok şaşırmış. Şarkısına devam etmiş, kurbağa yine ona eşlik etmiş. 

Prenses hemen kurbağanın yanına gitmiş ve eğilerek onu eline almış. “Ne kadar akıllı bir kurbağasın sen, gel bakalım buraya” diyerek onu eline almış. O sırada kurbağa aniden minik ağzını açarak, “Merhaba prenses” demiş. Prenses şaşkınlıkla bakmış, kulaklarına inanamamış. Ama kurbağanın konuştuğunu net bir şekilde duymuş.

Prenses, heyecanla kurbağaya yaklaşmış. “Ama bu nasıl olabilir?” demiş. Kurbağa, ona kendi hikayesini anlatmaya başlamış. 

renses, büyülü bir şekilde konuşan kurbağayı dinlerken gözleri parlamış. Kurbağa, hüzün dolu bir ses tonuyla devam etmiş:

“Ben bir zamanlar prens idim, bu krallığın en güzel malikanesinde yaşardım. Ancak bir gün, kötü bir büyücü ortaya çıktı. Beni sihirli bir kudretle lanetledi ve kurbağa haline dönüştürdü. Artık insanlar gibi konuşamıyor, krallığımdan uzak kalmak zorundaydım.”

Prensesin yüreği acıdı. Kurbağanın yaşadığı zorlukları anlamaya başlamış.

Kurbağa hüzünlü bir şekilde devam etmiş. “Beni kurtaracak tek şey gerçek aşktır ama bir kurbağayken bu halimle beni kim sevebilir ki” demiş. 

Prenses bu duruma çok üzülmüş ve kurbağayı teselli etmeye çalışmış. “Merak etme, kurbağa prens! Sen çok kibar ve iyi yüreklisin. Mutlaka seni de gerçekten sevecek birisini bulacaksın” 

Prenses o günden sonra her gün kurbağayı ziyaret etmeye başlamış. Kurbağa Prens’in başından geçen ilginç olayları anlatması prensesi çok güldürüyormuş. Özellikle kurbağaya dönüştükten sonra diliyle sinek yakalayıp karnını doyurmaya başlaması her ikisini de kahkahalarla güldürüyormuş. Birlikte şarkılar söylüyor. Göl kenarına suyla oynuyorlarmış. Prenses, Kurbağa Prense’ten göldeki diğer hayvanların hikayelerini de öğrenmiş. Prenses’te sarayda başından geçenleri anlatıyor, onunla dertleşiyor. Tüm sırlarını sıkıntılarını konuşuyormuş. Zamanla çok iyi arkadaş olmuşlar.

Prenses her gün Kurbağa Prens’in yanına gitmek için can atıyormuş. Günler böyle geçip gidiyormuş ama Kurbağa Prens’in büyüsünün nasıl bozulacağına dair hiç bir fikirleri yokmuş. Bu durum hem prensi hem de prensesi çok üzüyormuş. 

Bir gün Prenses, Kurbağa Prens’e dönüp “Keşke her zaman yanımda olabilsen.” demiş. Kurbağa Prens, hüzünlü gözlerle prensese bakmış ve “Bunu bende çok isterdim” demiş. Birbirlerine bir süre bakmışlar. Prenses o sırada dayanamamış ve Kurbağanın yanağına küçük bir öpücük kondurmuş. 

Prensesin dudakları kurbağanın yanaklarına değdiğinde, aniden büyülü bir titreşim hissedilmiş. Gölün yüzeyinde hafif bir parıltı belirmiş. Kurbağa Prens’in bedeni birdenbire sıcak bir ışıkla kaplanmış. Prenses ve kurbağa birbirlerine şaşkın bakışlarla bakmışlar.

Kurbağa Prens’in bedeni yavaşça kıpırdamaya başladı. O minik ağzıyla gülmeye başladı ve “Prenses, bak! Büyü kırılıyor!” dedi. Prensesin yüzü sevinçle aydınlandı. Kalbinin hızlıca attığını hissediyordu.

Işık ve parlaklık çevreyi sararken, Kurbağa Prens’in bedeni yavaşça insan haline döndü. Bir süre titredikten sonra, o artık yakışıklı bir prens olarak duruyordu. Prenses ve prens birbirlerine bakarken mutluluk ve şaşkınlık içinde gülümsediler.

Prenses, heyecanla sordu: “Kurbağa Prens, bu nasıl oldu? Büyü nasıl kırıldı?”

Kurbağa Prens, gülümseyerek cevapladı: “Prenses, senin içten gelen sevgin ve dostluğun büyüyü kırdı. Sana hissettiklerim, gerçek aşkın ve samimiyetin gücüyle gerçekleşti.”

Prenses ve prens birbirlerine yaklaştılar ve sevgi dolu bir öpücük paylaştılar. Bu öpücük, sadece büyüyü değil, aynı zamanda içlerindeki en saf duyguları da açığa çıkarmıştı.

Kurbağa Prens, prensese minnettar bir şekilde baktı ve söyledi: “Prenses, seninle geçirdiğim her an çok kıymetliydi. Senin sevginle tekrar insan olabildim. Sana minnettarım.”

Prenses, duygularını ifade edemediği kadar mutluydu. İkisi de göl kenarında el ele tutuşup uzaklara bakarken, birlikte geçirdikleri anıları ve yaşadıkları maceraları hatırladılar. Birbirlerine destek olmuş, birlikte gülmüş ve üzülmüşlerdi.

Kurbağa Prens ve prenses, o günden sonra krallığın en mutlu çifti haline geldiler. Düğünleri büyük bir coşkuyla kutlandı, krallıkta bayram havası esti.