Masal, minik köpeği Paspas geldiğinden bu yana çok mutluydu. Onun gelmesini çok uzun süre bekleyerek sabretmeyi öğrenmiş ve sonra bir köpeğin bakımını üstlenerek sorumluluk almayı öğrenmişti. Paspas’ı çok seviyor ve onunla ilgili sorumluluklarını asla unutmuyordu. Uyanır uyanmaz, ellerini yüzünü yıkadıktan sonra hemen bahçeye koşuyor ve tatlı köpeğine “Günaydın” dedikten sonra onun mamasını veriyor ve her gün suyunu tazeliyordu. Masal Paspas’ı biraz sevdikten sonra kendi kahvaltısını yapmak üzere içeri giriyordu.

O gün, Paspas’la birlikte bahçede kırmızı topla oynadılar. Paspas çok sevimliydi, topun arkasından koşarken uzun kulakları bir aşağı bir yukarı sallanıp duruyordu. Masal, her zaman yaptığı gibi topu uzağa fırlatıyordu. Sonra topun arkasından ikisi birden koşuyordu. Genellikle topa ilk ulaşan Paspas oluyordu. Topu ağzına alıp kaçıyor, Masal da peşinden koşuyordu. Paspas henüz çok küçüktü ve topu vermesi gerektiğini öğrenememişti ama Masal bunun için de sabırlı olması gerektiğini biliyordu.

Babası ona köpeğini nasıl eğitmesi gerektiğini öğretmişti. Bir köpeğin sorumluluğunu almak hiç ama hiç kolay değildi; Minik köpeğinin “Otur, kalk, gel ve bekle” gibi basit kelimeleri de öğrenmesi gerekiyordu ve bunun için her gün biraz çalışıyorlardı. Masal “Otur” dediğinde Paspas öylece Masal’ın yüzüne bakıyordu ve onu hiç anlamıyordu ama Masal pes etmedi. Bu kelimeleri ona öğretene kadar sabırla alıştırma yapması gerektiğini biliyordu. Babası yaz mevsimi gelmeden önce Paspas’ın bir çok komutu öğrenebileceğini söylemişti.

Eğitim ile eğlence bir arada gidiyordu. Bahçede birlikte öyle çok koşuştular ki sonunda çok yorulup kendilerini çimlerin üzerine bıraktılar. Masal yattığı yerden ağaçları dallardaki çiçekleri seyretmeye başladı. Her ağacın çiçeklerinin renkleri, şekilleri birbirinden farklıydı ve hepsi çok güzeldi. Babasının bahçeye diktiği çiçekler de rengarenkti. “Nasıl bu kadar güzel olabiliyorlar?” diye düşündü. Bir süre sonra Masal’ın annesi elinde küçük bir battaniye ve pikniğe gittiklerinde kullandıkları kilimle birlikte yanlarına geldi.

Masal’ın yanına oturdu ve onun saçlarını okşarken “Ağaçlardaki çiçekleri mi seyrediyorsun?” diye sordu.  Masal “Evet annecim, çok güzel hepsi. Nasıl da birdenbire bütün ağaç dalları çiçeklerle doldu?!”

Annesi “İlkbahar mevsimindeyiz Masalcım. Bu mevsimde tüm bitkiler, ağaçlar yeşerir ve çiçek açarlar. Sonra yaz mevsimi gelir ve bütün ağaçlardaki çiçekler meyvelere, bitkilerdeki çiçeklerde tohumlara dönüşür.” dedi.

Masal, denize girebildiği için yaz mevsimini çok seviyordu. Ayrıca yaza kadar Paspas’ın eğitiminin biteceğini hatırladı ve çok heyecanlandı. Yaz mevsimi geldiğinde köpeği tüm kelimeleri öğrenmiş olacak ve Masal’ı çok daha iyi anlayacaktı.

Mevsimler Masal’ın oldukça dikkatini çekmişti. “Yazdan sonra kış mevsimi mi geliyor?” diye sordu annesine.                                     

Masal’ın annesi “Hayır yavrum, Yaz mevsiminden sonra sonbahar gelir. Sonbahar mevsimindeyse yapraklar dökülür, ağaçlar kışa hazırlanır. Kış mevsimi gelince havalar soğur,kar yağar ve tüm bitkiler,ağaçlar kış uykusuna yatarlar. Sessiz sedasız kışın geçmesini beklerler. ” dedi ve ilgili bir şekilde onu dinleyen kızına mevsimleri anlatmaya devam etti.

Aslında mevsimler bir döngüdür. İLKBAHAR, YAZ, SONBAHAR, KIŞ sonra yine İLKBAHAR, YAZ, SONBAHAR, KIŞ.

İlkbahar da her yer yemyeşil olur ve renk renk çiçeklerle donanır. Ilık ılık rüzgarlar eser. Yaz aylarındaysa rengarenk ve çok lezzetli meyveler toplanır ağaçlardan, bitkilerden. Yeşil, kırmızı erikler, turuncu kayısı, şeftaliler, kırmızı kirazlar, karpuzlar, çilekler. Sonbahardaysa yapraklar dökülür ama dökülmeden önce sarı, turuncu, kırmızı, kahverengi renklerinin tüm tonlarını taşırlar. Bu dönemde ormanları görmek çok keyiflidir. Kış mevsimi geldiğinde hava soğuk olur ama kar yağdığı zaman her yer bembeyaz olur. Karın lapa lapa yağışını seyretmek çok keyiflidir. Geceleri mısır patlatılır, kestane kaynatılır, masallar anlatılır. Çocuklar bahçelerde ve sokaklarda kardan adam yapar ve kartopu oynarlar.” demiş.

Masal annesinin anlattıklarını dikkatle dinlemişti. Gerçekten her mevsim ayrı güzelliklerle doluydu. Bir mevsim olmadan diğeri olamazdı, birbirlerine bağlıydılar. Annesinin dediği gibi bir döngüydü bu. Evet dört mevsimi de seviyordu. Annesi Masal’a gelirken kek getirmişti. Birlikte keklerini yediler ve bir bardak süt içtiler. Paspas da hemen yanlarında kıvrılmış uyukluyordu.

Masal “Burada biraz daha kalabilir miyim annecim?” diye sordu.

Annesi “Tamam Masalcım ama battaniyeni üzerini ört çünkü Kış mevsimi yeni bitti ve ilk bahar mevsimi yeni geldi. Henüz hava serin, üşümemelisin. İlkbaharın ilk ayları soğuk olabiliyor.” dedi

 

Masal üzerine battaniyeyi örttü ve gökyüzünü, ağaçlar, ağaçlarda uçuşan kuşları seyretmeye daldı. Kuşları izlerken “Ben de uçabilseydim onlarla ne güzel olurdu” diye düşündü. Birden daha önce hiç görmediği, değişik, rengarenk bir kuş gelip altında yattığı ağacın dalına kondu. Masal bu bahçedeki ağaçlar da serçe, kırlangıç, martı, karga görmüştü ama bu kuş hiç gelmemişti bahçelerine. O rengarenk güzel kuş daldan havalandı ve  Masal’ın yanına kondu. Paspas yattığı yerden hızla kalktı ve şaşkın gözlerle kuşa bakmaya başladı. Aslında renkli kuş Paspas için bir avdı. Nasıl da korkmadan yanlarına gelmişti?!

Renkli Kuş “Masalcım köpek dostuna bir şey söyler misin? Bana öyle, beni yiyecek gibi bakmasın Lütfen” dedi. Şaşkınlık sırası Masal’daydı.

“Aaaa sen konuşabiliyorsun?” dedi.

“Evet, duymuyor musun? Tabi ki konuşabiliyorum.”

Paspas kafasını kaldırdı ve Masal’ın şaşkın bakışları arasında “Bunda şaşılacak ne var ki? Herkes konuşur”  deyiverdi.

Masal kendini tutamadı ve yüksek sesle “Evet ikinizi de duyabiliyor ve ne dediğinizi anlayabiliyorum. İnanılmaz, harika bir şey bu.” dedi.

Çok mutlu olmuştu Masal. En güzel hayallerinden biri gerçek olmuştu.

Renkli kuş “Masalcım şaşkınlığı bırak da beni dinle. Seni, benim yaşadığım ormana götürmek istiyorum. Benimle gelmek ister misin?” diye sordu.

“Çok isterim, ne güzel olurdu. Ama biz uçamıyoruz ki.”

Renkli kuş “Paspas’ın oldukça uzun kulakları ve onları kanat yerine kullanabilir, senin için de bir şeyler düşünürüz” dedi gülerek.

 

Masal hala oldukça şaşkındı, az önce annesiyle mevsimler hakkında sohbet ederken bir anda çevresindeki hayvanlarla konuşmaya başlamıştı. “Gerçekten uçabilir miyiz? Harika olur ama aksam olmak üzere ve babam da eve gelmek üzeredir. Beni görmezse çok merak ederler. Yarın gıtsek olmaz mı?”

“Tamam, elbette olur. Ben yarın yine gelirim. Orman da sana göstermek istediğim şeyler var. Beni bahçe de beklersiniz. Hoşcakalın” dedi Renkli Kuş ve kanatlarını çırparak havalandı sonra gökyüzünde gözden kayboldu.

Masal Paspas’ı kucağına aldı ve ona sarıldı.”Ne dersin Paspas, biz de gerçekten uçabilir miyiz? Annem, bir şeyi çok istersek onu yapabileceğimiz söylüyor her zaman. Ben de çok istediğime göre yapabiliriz.”

Paspas ona baktı ve sanki gülümsedi. Uzaktan annesinin sesi geliyordu kulaklarına.“Masalcım akşam oldu ve hava serinledi. Eve gelmelisin artık.”

Masalın Serüvenleri’nin 3. bölümü de burada bitti.
Sizce Masal hayvanlarla konuşabiliyor mu gerçekten? Devamı için Masal’ın Serüvenleri 4. bölümü kaçırmayın.