Bir varmış, bir yokmuş… Kocaman kalabalık bir şehrin, yüksek apartmanlarının birinde dünya tatlısı bir çocuk yaşıyormuş. Onun adı Aren’miş. Aren, kitapları ve oyuncakları çok seviyormuş bu nedenle bir an önce büyüyüp okula gitmek istiyormuş.  O sene Eylül ayı geldiği için oldukça heyecanlıymış. Artık büyümüş ve okula gidecekmiş ancak Aren büyümüş olmasına rağmen bazı konularda annesini hiç dinlemiyormuş. Annesi ona her zaman iyi beslenmesi gerektiğini bol vitaminli olan sebzelerden ve salatalardan yemesi gerektiğini söylermiş ama o daha çok makarna ve özellikle zararlı olduğunu bildiği halde patates kızartması yemek istiyormuş ayrıca annesi ellerini sık sık yıkaması gerektiğini söylediği halde Aren, sokaklarda dolaştıktan sonra bile ellerini de yıkamıyormuş. Annesinin ona en çok söylediği şeylerden biri de erken yatması gerektiğiymiş ancak Aren, “Artık yatma vakti geldi” diyen annesine her seferinde “Of anne!” diye yanıt veriyor ve geç saatlere kadar oturuyormuş.

Annesi bu konularda çok endişeli olduğu halde Aren üzülmesin diye çok belli etmiyor, Aren’in bunların ne kadar önemli olduğunu zamanla anlayacağını düşünüyormuş.

O sabah Aren’in annesi erkenden uyanmış. Okulun ilk günüymüş ve Aren için harika bir kahvaltı hazırlamış ancak uyumayo sevmeyen Aren, gece geç saate kadar oturduğu için bir türlü uyanamamış. Bu nedenle kahvaltıdaki lezzetli omletleri, peynirli ekmekleri ve harika taze meyve suyunu bitirememiş.

Tüm gün okulda aç kalan Aren, kantinden aldığı abur cuburlarla gününü geçirmek zorunda kalmış. Enerjisi olmadığı için dersler ona eğlenceli gelmemiş. Tenefüslerde ise arkadaşlarıyla oynayamamış. Gün içinde uykusu geldikçe akşam erken yatacağına dair kendisine söz vermiş ama eve döndüğünde çoktan bu sözünü unutmuş ve gece geç saatlere kadar yine televizyon başında kalmış. Ayrıca annesinin onun için özenle hazırladığı enginar yemeğini de yememiş.

Ertesi sabah olduğunda vücudu yorgun düşen Aren, yataktan yine kalkamamış. Ertesi gün olduğunda da uyanmak oldukça zormuş. İlk haftanın sonunda Aren’in bağışıklık sistemi zayıflamış ve mikroplara karşı onu koruyacak gücü kalmamış.

 

Tüm bunlar olurken, o sırada uykusuzları seven hınzır mikrop Mikrus, uzaktan Aren’i izliyormuş ve vücudunun zayıf düşeceği anı bekliyormuş. Bir kaç gün boyunca iyi beslenmeyen, ellerinin temizliğine önem vermeyen ve uyumayan Aren’i gördüğünde “İşte şimdi tam zamanı!” demiş ve Aren’in ağzından içeri girivermiş.

Aren’in vücudunu mikroplara karşı savunacak olan nöbetçi alyuvarlar o sırada uykusuzluktan bitap düştükleri için hınzır mikrop Mikrus’un geldiğii görememişler. Mikrus öncelikle Aren’in boğazında bir gıcıklanma yaratmış. Bu durum, tatlı çocuğun öksürmeye başlamasına neden olmuş.

Aren’in öksürdüğünü gören annesi, hemen ona sıcak bir sebze çorbası yapmış ama Aren haftasonunu sokakta oynayarak geçirmek istediği için gelip eve çorbasını içmemiş.

Uykusuzları seven hınzır mikrop Mikrus, Aren’in vücudundaki tüm koruyucu askerlerin uykusuz ve yorgun olduğunu görünce hemen diğer arkadaşlarını da çağırmış ve Aren’in boğazında aşağı doğru hep birlikte inmeye başlamışlar.

❤  DAHA ÇOK GÜZEL  MASAL İÇİN SİTEMİZDE GEZİNİN ❤

Vücudun Derinliklerindeki Savaş

Aren’in vücudunun içinde, koruyucu alyuvarlar ve hınzır bir mikrop Mikrus arasında büyük bir savaş başlamış. Alyuvarlar, Aren’in iyileşmesi için savaşırken, Mikrus komutasındaki mikroplar vücuda zarar vermek ve hastalıklara neden olmak için hırslı bir şekilde saldırıyorlarmış.

Bu, Aren’in her yerinin ağrımasına neden olmuş. Arkadaşlarıyla oynayacak hali kalmamış ve ateşi yükselmiş. Doğruca eve gitmiş. Aren’in hastalandığını gören annesi çok endişenmiş. Hemen yatağa yatmasını ve dinlenmesini söylemiş.

Bu sıra da içerde mücadele tüm hızıyla devam ediyormuş. Uykusuzları Seven Hınzır Mikrus ve arkadaşları, boğazın çevresindeki karanlık bir mağarada toplanmış. Burada daha derinlere inebilmek için plan yapmaya başlamışlar.

Vücudu savunacak olan Alyuvarların baş komutanı Alanos, olanların farkındaymış ve tüm askerlerin hazır ola geçmesini istemiş ancak alyuvarların ayakta duracak hali yokmuş. Bağışıklık sisteminin en güçlü nöbetçileri bile vitaminsizlik ve uykusuzluktan oldukça kötü durumdaymış.

Baş komutan Alanos vakit kaybetmeden antioksidan depoları hakkında bilgi istemiş. Alyuvarlar “Malesef efendim, Aren bir süredir sebze yemediği için depolarımızda hiç antioksidan kalmadı.” demişler.

Vücudu ele geçirmek için tüm planlarını tamamlayan mikroplar var gücüyle saldırmaya başlamışlar. Mikrus yüksek sesle bağırarak hücuma geçmiş “Mwa-ha-ha! Aren uykusuz ve yorgun bu da demek oluyor ki siz güçsüz alyuvarlar bizi durduramazsınız!”

Boğazı geçerek ilerleyen mikroplar Aren’in midesine ulaşmışlar. Karın ağrısı ve iştahsızlık yaparak alyuvarların bitkin düşmesini umud ediyorlarmış.

Bu sırada Aren sıcak yatağına uzanmış ama canı yemek yemek istemiyormuş. Annesi, hastalıkla savaşabilmesi için çorbasını ve ilaçlarını içmesini ve sonrada güzelce uyuyup dinlenmesi gerektiğini söylemiş.

“Aren, uyumak vücudunun iyileşmesi için çok önemli. Uyumazsan, alyuvarların mikroplarla savaşamaz” demiş

Aren nihayet annesinin sözünü dinlemeye karar vermiş ve sıcak yemeğini canı istemese bile kaşıklamaya başlamış.

Vücuda giren yemek ile birlikte günleridir güzel bir vitamine aç olan Alanus ve alyuvarlar hep bir ağızdan “Oley!” diye bağırmışlar. İşte bekledikleri enerji gelmiş. Güçlenmeleri çok uzun sürmemiş. Artık tüm alyuvarlar mikroplarla savaşmak için hazırmış. Baş komutan Alanus, alyuvarlara cesaret verirken, vücudu korumak için en iyi şekilde çalışmaları gerektiğini söylemiş, vücuda giren mikropları bulmak ve etkisiz hale getirmek için sürekli olarak dolaşmalarını emretmiş.

Yemeğini bitiren Aren, ilaçlarını içerek dinlenmek için güzel bir uykuya dalmış. Bu alyuvarlar için harika bir habermiş. Artık tüm destek kuvvetler mikropları vücudun dışına atabilmek için hazır ola geçmişler.

Mikrus ve ordusu vücuda  yayılmak için çalışırken güçlü Alyuvarlar, düşmanlarını karşılamak için hemen harekete geçmiş. Mikroplarla alyuvarlar arasında büyük bir savaş başlamış. Alyuvarlar, mikroplarla tek tek mücadele ediyor ve onları yok etmeye çalışıyormuş. Vücudun savunma sistemi olarak birlikte çalışıyorlarmış ancak, mikroplar hızlı ve hırslıymış. Onlar da bir yandan alyuvarların enerjilerini tüketmeye ve güçlerini azaltmaya çalışıyormuş ancak artık alyuvarların enerjileri dolmuş ve mikropları tek tek yok etmeye başlamışlar.

❤  YENİ BİR MASAL KEŞFEDİN KÜÇÜK DENİZ KIZI MASALI

Sonunda, alyuvarlar, mikropların direncini kırmayı başarmış. En sonunda baş komutan Alanus ile Uykusuzları Seven Hınzır  Mikrop Mikrus karşı karşıa gelmiş. Tüm ordusun kaybeden Mikrus artık savaşacak güce sahip değilmiş.

O yüzden kaçabilmek için fırsat kolluyormuş. Sonunda “Sizi yenmek için yine geleceğim” diyerek vücuttan uzaklaşmış.

Savaş sona erdiğinde, alyuvarlar sevinçle bir araya gelmiş. Onlar, vücudun sağlığını korumak için kahramanca savaşmışlar. Mikrus ve ordusu yenilmiş.

Ve böylece, mikroplarla alyuvarlar arasındaki amansız savaş sona ermiş. Şimdi Alyuvarların vücudu onarmak için daha çok çalışması gerekiyormuş.

Bu arada Aren, uzun ve derin uykusundan uyanmış. Artık kendini daha iyi hissediyormuş ama hala dinlenmesi gerektiğini farkındaymış. Annesinin söylediği gibi bol vitaminli yemekler yemeye devam etmiş, uyku düzenine dikkat etmiş ve hınsız mikrop Mikrus kolayca vücuduna giremesin diye ellerini sık sık yıkamaya özen göstermiş.

Bir kaç günün sonunda Aren’in bağışıklık sistemi yeniden harika bir şekilde çalışıyormuş. Her gün erkenden yatan Aren, artık çok daha enerjik ve çok daha dikkatliymiş. Hınzır Mikrop Mikrus’un dışarlarda bir yerlerde olduğunu biliyormuş.

Masal da burada bitmiş…