Masal, genellikle gece saat dokuzda uyumak için odasına giderdi. Annesi bazen ona kitap okur ya da öyküler anlatırdı. Her ikisi de yorgunsa, o gün birbirlerini öperek iyi geceler dilerler ve Masal yatardı. Sabahları en geç sekizde uyanırdı. Bir gün, Paspas’ın havlama sesiyle uyandı. Acıkmış olmalıydı. Pencereden bahçeye baktığında, Paspas’la göz göze geldiler. Pencereye bakıyor ve havlıyordu. Koşarak bahçeye gitti ve hemen Paspas’ın mamasını koydu kabına. Paspas, iştahla mamasını yerken onu sevdi. “Renkli kuşla konuşmamızı hatırlamıyor musun, Paspas?” diye sordu. Ama Paspas oralı değildi ve yemeğini yemeye devam etti.

Masal da içeriye gitti ve annesine “Günaydın” diyerek öptü. Kahvaltı masasına oturdu, sütünü içti ve yumurtasını yedi. Annesi, peynirini de yemesini söyledi. Peynirle ekmeğini yerken, “Annecim, yine bahçede oynayabilir miyim?” diye sordu. Annesi, “Elbette yavrum, ama yine kilimini ve battaniyeni yanına al” dedi.

Masal, battaniyesini ve kilimini alarak bahçeye çıktı. Salkım söğüdünün altına kilimini serdi ve Paspası yanına çağırdı. Renkli kuşu düşünmeye başladı. Gerçekten yanına böyle bir kuş gelip onunla konuşmuş muydu? Yoksa uyuyup kalıp rüya mı görmüştü? Paspas koşarak yanına geldi ve kucağına çıktı. Masal, bir yandan paspası severken bir yandan da onunla konuşmaya başladı.

“Birlikte gördüğümüz renkli kuşu hatırlıyor musun, Paspas? Tüyleri rengarenkti ve çok güzeldi, üstelik bizimle konuştu bir de. Sence biz onu gerçekten gördük mü, onunla konuştuk mu? Yoksa rüya mı gördük? Bu gün geleceğini söylemişti, söz verdi bize, bekleyin dedi. Babam her zaman der ki, söz verdiğin zaman mutlaka yapmalısın ya da söz vermemelisin. Bence gelecek, biz bahçede seninle oynayalım ve bekleyelim.” dedi.

Masal, kırmızı topu aldı ve fırlattı. İkisi birden topun arkasından koştular. Paspas, önce topa ulaştı ve ağzına alarak koşmaya başladı bahçede. Masal, paspası yakaladı. Birlikte çimlerde yuvarlandılar. Uzun bir süre topla oynadılar ve sonunda yorgun düşerek kilimin üzerine uzandılar. Gökyüzünü seyretmeye başladılar. Sürüler halinde, çok sayıda kuşlar geçtiler bir ara gökyüzünden. Bembeyaz bulutlara baktılar. Siyah bir karga gelip ağacın dallarından birine kondu. Martılar geçti bir süre sonra, ama renkli kuş hala yoktu. Tekrar bulutları seyretmeye başladı Masal. Onları bir sürü şekle benzetiyordu. Derken bulutların üstünde uçtuğunu hayal etti.

Masal, birdenbire, bulutların arasından renkli bir kuşun onlara doğru geldiğini fark etti. “Yaşasın, geliyor!” diye bağırdı. Renkli kuş dönerek üzerlerinde uçtu ve sonra en yakındaki dala kondu.

“Günaydın Masal, sana da günaydın Paspas. Benimle ormana uçmaya hazır mısınız?” dedi.

Masal sevinçle, “Evet, hazırız! Paspas da geliyor, değil mi?” dedi.

Renkli kuş, “Elbette, o da geliyor. Ama henüz yavru olduğu için yorulabilir diye endişeliyim.” dedi.

Masal, “Yorulursa, ben onu sırtıma alırım” dedi.

Masal ayağa kalktı ve kollarını sallamaya başladı. Elini uzatarak Paspas’ın bir patisinden tuttu ve işte uçabiliyorlardı. Renkli kuşu takip etmeye başladılar. Bulutların arasına kadar yükseldiler. Evler, arabalar, her şey ne kadar küçük görünüyordu. Yanlarından başka kuşlar geçiyor ve selam veriyorlardı. “Ne kadar güzel uçabilmek tam da hayal ettiğim gibi” diye düşündü Masal. Arkalarında bir ses duydu ve arkasına dönüp baktığında çok şaşırdı. Bahçelerinde üzerine oturdukları kilimde onlarla birlikte uçuyordu.

Masal şaşkınlıkla, “Aaaa, ananemin anlattığı masaldaki kilim gibi, bizim kilim de uçuyor,” dedi. Çok şaşırmış ve çok sevinmişti. Bu arada Paspas çok yorulmuş, dili bir karış dışarıda ve nefes nefese idi. Masal, “Kilimin üstüne doğru git ve onun üstüne otur, Paspas. Ben de geleceğim yanına” dedi. Bizi böyle gören olsa gözlerine inanamaz diye düşündü Masal. Önlerinde renkli kuş, hemen arkalarında kilim ve üzerinde Masal’la Paspas keyifle uçuyorlardı.

“Aşağıya bakın. O gördüğünüz büyük, yeşil alan benim yaşadığım orman. Yavaş yavaş oraya doğru iniyoruz. Beni takip edin.” diye seslendi.

Büyük bir ağacın altına indiler, hep birlikte. Ağacın öyle çok dalları ve yaprakları vardı ki gökyüzünü neredeyse göremiyorlardı. Yaprakların arasından güneş ışınları sızıyordu. Yerlerde halı gibi otlar ve aralarında renk renk çiçekler vardı.

Paspas çok yorulmuş, kendini paspas gibi çimlerin üzerine atmıştı. Masal kilimin üzerine oturdu ve yanına da renkli kuş geldi. Birden dalların arasından kocaman kuyruklu bir hayvan indi.

“Sen de kimsin?” diye sordu Masal.

“O bir sincap” dedi renkli kuş. Derken yakınlardaki çalıların arasından bembeyaz bir tavşan geldi.

“Seni tanıyorum. Hoşgeldin tavşan kardeş.” dedi Masal. Paspas onları görünce önce çok şaşırdı, sonra üçü birden oynamaya başladılar. Onlar oynarken Masal’la renkli kuş sohbet etmeye başladılar.

“Yaşadığın orman çok büyük ve çok güzelmiş, renkli kuş. Bizi buraya getirdiği için teşekkür ederim.” dedi Masal.

Renkli kuş, “Evet, ben de çok seviyorum burayı. Öyle çok çeşitli ağaçlar var ki, saymakla bitmez. Çınar, gürgen, kayın, çam, ahlat sadece bazıları. Şu an hepsinin de yaprakları var, ama bazıları kış mevsiminde yapraklarını döküyorlar. Çok sayıda da canlı yaşıyor ormanımızda. Kuşlar, tilkiler, tavşanlar, sincaplar, kurtlar, çeşitli böcekler, fareler, yılanlar, geyikler.” diye devam etti.

Masal, “Bizim bahçemizde kaplumbağa, kirpi ve kurbağa görmüştüm.” dedi.

Renkli kuş, “Ben bir keresinde büyük bir ayı bile gördüm bu ormanda. Siz çocuklar için tehlikeli olabilir orman. Ama zaten yalnız gelmezsiniz buraya. Ormanımızın bazı bölümlerinde ağaçları kesiyor insanlar maalesef.”

Masal, “Aaa, niçin kesiyorlar bu güzelim ağaçları?”

Renkli kuş, “Ben de bilmiyorum niçin kestiklerini, ama ağaçların kesildiği bölgelerdeki canlılar çok zor durumda kalıyorlar. Umarım hepsini kesmezler.”

Masal, “Çok üzüldüm. Eve döner dönmez babama soracağım. Bu arada biz evimize dönsek çok iyi olacak. Annem yokluğumuzu fark ederse çok merak telaşlanır. Hatta sanki sesini duyar gibi oldum. Sürekli kulağımda Masal diye seslenişi var.”

Masal gözlerini açtığında annesi başucundaydı ve saçlarını okşuyordu. “Masalcım, uyumuş kalmışsın bahçede. İyi ki üzerinde battaniye var.” dedi. Masal şaşkın şaşkın annesine baktı. Sonra, “Rüyamı gördüm ben” diye düşündü. Hayır, rüya olamayacak kadar gerçekti gördükleri.

Masal, gördüklerinin rüya olduğuna inanmadı ve şaşkınlıkla annesine anlatmaya başladı “Anneciğim, gördüğüm şeyler o kadar gerçekti ki, nasıl olabilir bu rüya?” diye sordu.

Annesi gülümseyerek, “Masal’cığım, rüyalar gerçekten de büyülü bir dünyanın kapılarını aralar. Rüya sırasında beynimiz, gün içinde yaşadığımız olayları işler, duygusal deneyimlerimizi yansıtır ve hatta bazen hayal gücümüzle sınırları zorlar. Rüyaların, gündüz yaşadığımız olaylar ve hissettiğimiz duyguların karışımından oluştuğunu düşünebilirsin. Ancak bazen, rüyalar, bize bilinçaltımızdaki derin duyguları, arzuları ve korkuları gösteren birer pencere olabilir.” dedi.

Masal, annesinin cevabı karşısında merakla dinlerken, annesi devam etti: “Rüyalar genellikle REM uykusu sırasında meydana gelir. REM uykusu, hızlı göz hareketleriyle karakterizedir ve bu sırada zihinsel faaliyetler en yoğun düzeyde olur. Rüyalar, bilinçli ve bilinçaltı düşüncelerimizin bir karışımıdır.”

Masal, annesinin açıklamaları karşısında daha da meraklanır. “Peki, anneciğim, kötü rüyalar yani kabuslar neden olur?” diye sorar.

Annesi, sevgi dolu bir tonla, “Kabuslar da birer rüya çeşididir. Genellikle korkularımız, endişelerimiz ya da yaşadığımız stresin bir yansıması olarak ortaya çıkar. Ancak hatırlaman önemli, Masalcığım. Kabuslar gerçek değildir. Senin güvenli bir yerde olduğunu ve annenin burada olduğunu hatırlamak önemlidir. Kabuslar, sadece zihninde geçici misafirlerdir.”

Masal, annesinin sıcaklığıyla rahatlar. “Teşekkür ederim, anneciğim. Öğrendiklerim gerçekten ilginç. Anladım, rüyalar bir nevi beynimizde gösterilen filmler gibi” der.

Masal, annesinin bilgilendirici cevaplarına derin düşüncelerle gözlerini diker. “Rüyalar, sadece uyku sırasında değil, aynı zamanda uyanıkken de düşündüğümüz, hayal ettiğimiz şeylerle de ilgilidir. Bilim adamları, rüyaların işlevini tam olarak anlamak için hala çalışıyorlar.”

Annesi gülerek devam eder: “Bazı kültürlerde rüyalara büyük önem verilir, çünkü rüyaların bize gelecekle ilgili ipuçları verebileceğine inanılır. Ancak rüyaların anlamı kişiden kişiye değişebilir.”

Masal, bugün gördüğü muhteşem rüyayı düşünmeye devam eder. Hayvanlarla konuşmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu hatırlar ve rüyaların keyifli olabileceğini öğrenir. 

Masalın Serüvenlerinin 4. bölümü de burada biter. 5 bölümde görüşmek üzere…