KÜLKEDİSİ MASALI (SİNDİRELLA)
Bir varmış, bir yokmuş… Çok eski zamanların birinde, Orta Çağ denilen bir dönemde, yemyeşil vadilerin arasına kurulmuş, cıvıl cıvıl kuş sesleriyle dolu, huzur veren bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte, gözleri sevgiyle parlayan, kalpleri iyilikle dolu mutlu bir aile yaşarmış. Bir gün bu ailenin dünyalar tatlısı bir kızları olmuş. Gözleri gökyüzü kadar mavi, saçları altın sarısıymış. Ailesi ona “Sindirella” adını vermiş. Sindirella’nın gelişiyle evin her köşesinde neşe ve mutluluk çiçekleri açmış. Külkedisi masalı da böyle başlamış…
Yıllar boyunca, Sindirella’nın gülüşü rüzgarla dans eder, evin her köşesini aydınlatırmış. Ancak bir gün, kara bulutlar bu mutlu ailenin üzerine çökmüş. Sindirella’nın annesi, kimselerin bilmediği nadir bir hastalığa yakalanmış. Günlerce, gecelerce uğraşmışlar ama ne yazık ki onu kurtaramamışlar. Uzun yıllar küçük Sindirella ile babası çiftliklerinde birlikte yaşamışlar.
Zaman geçtikçe, Sindirella’nın babasının kalbinde büyük bir korku filizlenmiş. Kızının gözlerine her baktığında, içinde bir endişe belirirmiş. Sindirella’nın babası kendisine de bir şey olur da, küçük kızı yalnız kalır diye çok korkuyormuş. Bu nedenle evlenmeye karar vermiş ancak bu karar onun için kolay olmamış; doğru kişiyi bulmak için uzun uzun düşünmüş.
Bir gün, eski dostlarından biri ona başka bir şehirde yaşayan bir kadından bahsetmiş. Kadının, Sindirella’nın yaşlarında iki kızı varmış. İyi bir anne, anlayışlı bir kadın olarak tanınıyormuş. Arkadaşları onu başka bir şehirde yaşayan ve Sindirella’nın yaşlarında iki tane kızı olan başka bir kadın ile tanıştırmışlar. Daha sonra Sindirella’nın babası ve kadın anlaşmış ve evlenmişler. Kısa bir süre sonra kadın iki kızıyla birlikte Sindirella ve babasının yaşadığı eve gelerek yerleşmiş.
Sindirella çok iyi kalpli bir kızmış ve yeni kardeşleri olduğu için çok mutlu olmuş. Ne var ki üvey kardeşleri Sindirella kadar iyi değillermiş. Kendilerini beğenmiş, bencil, kıskanç ve sorunlu çocuklarmış. Aslında anneleri de iyi bir kadın değilmiş ama öyle görünmeye çalışıyormuş.
KÜLKEDİSİ SİNDİRELLA VE ÜVEY KARDEŞLERİ
Günlerden bir gün Külkedisi Sindirella’nın babası iş için uzak bir seyahate gidecekmiş. Herkese tek tek ne istediğini sormuş.
Üvey annesi ve kızları elbiseler, çeşit çeşit ayakkabılar ve takılar istemişler.
Külkedisi Sindirella “Babacığım ben sadece bir an önce dönmeni istiyorum” demiş .
Babası yokken üvey annesi ve üvey kardeşleri Sindirella’ya çok kötü davranmaya başlamışlar. Evin bütün işini ona yaptırıyorlarmış. Bencil oldukları kadar tembel de olan üvey kardeşler, sabah uyandıklarında “Sindirella kahvaltıyı hazırladın mı?” diye bağırmaya başlıyorlarmış. Üvey annesi de artık her işi ondan bekler olmuş. Külkedisi Sindirella onların bu davranışlarına çok üzülüyormuş ama ne yapması gerektiğini de bilmiyormuş. Nasıl bu kadar bencil olabildiklerini bir türlü anlayamıyormuş. İyi kalpli güzel kız, babasının yokluğunda sorun olmasın diye onların tüm yaptıklarını hoş karşılıyor, olanlara sabrediyormuş.
Aylar sonra bir haberci gelmiş çiftliğe ve babasının yolda kaza geçirdiğini, öldüğünü bildirmiş. Sindirella çok üzülmüş, çok ağlamış ama yapacak bir şey yokmuş. Kötü kalpli üvey annesi ve kardeşleri bu duruma üzülmek bir kenara dursun, bir de ev onlara kaldı diye seviniyorlarmış. Kısa bir süre sonra Külkedisi Sindirella’nın üvey annesi, gerçek yüzünü ortaya çıkarmış ve bir gün ”Külkedisi artık baban yok ve sen bundan sonra en alt katta mutfakta yaşayacaksın. Yemekleri ve evin tüm işlerini sen yapacaksın” demiş.
KÜLKEDİSİ MASALI / YALNIZLIK
Sindirella bu çiftlik ve her şey benim diyememiş. Babamın hatırına katlanmalıyım diye düşünüyormuş. “Tembeller ve benciller ama benim annem ve kardeşim sayılırlar” diyormuş kendi kendine. Alt kata mutfağa yerleşmiş ve bütün ev işlerini yapmaya, yemekleri pişirmeye başlamış. Öyle güzel bir yüreği varmış ki her yaptığı işi zevk alarak yapıyormuş. İşleri yaparken şarkılar söylüyormuş. Kuşlar yanına geliyor onun şarkılarına katılıyorlarmış. Sindirella, bahçedeki tüm hayvanlarla birlikte kuşları da besliyormuş. Çok şirin çok tatlı minik fareler de varmış. Onlarla sohbet ediyor, kuşlarla şarkı söylüyormuş. Bazen ev işlerini bitirdikten sonra bahçeye çıkıyor babasının küçükken ona aldığı “Prenses ve Bezelye Tanesi Masal” kitabını okuyormuş. Geceleri çok soğuk olduğunda, yanan ateşin yanında, bir minderde yatıp uyuyormuş. Minik fareler ona arkadaşlık ediyormuş. Bir sabah onu ocağın kenarında uyuyup kaldığını gören üvey kardeşi ona “Külkedisi” ismini takmış. O günden sonra ona, Külkedisi diye seslenmişler. Külkedisi Sindirella’nın iç dünyası öyle güzelmiş ki onun dışındaki kötüler ve kötü olaylar onun dünyasının güzelliğini asla bozamıyormuş.
❤ TAVŞANLARI SEVENLER İÇİN ➸ KENDİNE GÜVENEN TAVŞAN MASALI
SARAYDA BALO DÜZENLENİYOR
Bir sabah, kız kardeşleri şarkılar söyleyerek kahvaltıya gelmişler. Külkedisi şaşırmış; çünkü genellikle çok aksi ve asık suratlı olurlar ve Külkedisi’ne de ters davranırlarmış. Külkedisi’ne, “Biz bugün çok mutluyuz. Çünkü bu gece saraydaki baloya davetliyiz. Kral, ülkedeki tüm genç kızları baloya davet etmiş.” demişler. Daha sonra aceleyle kahvaltılarını yaparak hazırlanmak için odalarına çıkmışlar.
Külkedisi, “Tüm genç kızlar dendiğine göre, ben de gidebilirim.” diye düşünmüş; ancak giyecek hiç elbisesi yokmuş. Babası öldüğünden bu yana boyu uzamış ve büyümüş olduğundan eski elbiseleri ona olmuyormuş. Üvey annesi de ona hiç elbise almamış. Birden aklına tavan arasındaki sandıkta annesine ait elbiseler gelmiş ve hemen oraya çıkmış. Annesinin elbisesi Külkedisi’ne, “Biraz bol gelmiş ama daraltabilirim.” diye düşünmüş ve işe koyulmuş. Akşam olduğunda işi bitmiş, hazırlanmış ve aşağıya inmiş. Üvey annesi ve kardeşleri onu öyle giyinmiş, güzelleşmiş görünce çok kızmışlar.
Üvey annesi “Külkedisi sen niçin hazırlandın, sana gelebileceğini kim söyledi?!” diye bağırmış.
Külkedisi “Ama kral tüm genç kızları davet etmiş” demiş.
Üvey kız kardeşleri “Seni Külkedisi! Sen bizim hizmetçimizsin asla gelemezsin” diyerek elbisesini tutup çekmiş ve yırtmış.
KÜLKEDİSİ SİNDİRELLA BALOYA GİDEBİLECEK Mİ?
Külkedisi çok üzülmüş. Onu öyle bırakarak baloya gitmek üzere yola çıkmışlar. Külkedisi bahçeye çıkmış ve ağlamaya başlamış. Bir yandan da “Neden bana bu kadar kötü davranıyorlar, ben onlara ne yaptım ki?” diye söyleniyormuş. Minik fareler yanına gelmişler koşarak, kuşlar yanına gelmişler uçarak. Hepsi birden Külkedisini teselli etmeye çalışıyorlarmış.
Birden gecenin içinden, bir ışık parlamış ve bu ışık tam onların yanına doğru gelmiş. Işığın içinden de, yıldızlı, parıltılar saçan bir elbiseyle, çok güzel bir kadın çıkmış.
Külkedisi’nin yanına gelerek, saçlarını okşamış ve Külkedisi Sindirella’ya “Üzülme Külkedisi sen çok güzel ve iyi yürekli bir kızsın. O yüzden o baloya gitmeyi en çok sen hak ediyorsun.” demiş. Külkedisi Sindirella şaşkın bir halde ışıklar içindeki güzel kadına bakıyormuş… “Teşekkür ederim. Siz kimsiniz? ” demiş.
“Ben iyi insanların perisiyim. İyi kalpli her insana yardım etmek görevim. Seni, o baloya göndereceğim ”demiş güzel kadın.
Külkedisi “Ama nasıl gidebilirim ki? Elbisem yırtıldı, beni götürecek araba da yok ” demiş.
Peri “ Hemen bana bir balkabağı getir” demiş. Külkedisi arka bahçede duran balkabağını alıp getirmiş. Peri elindeki ucunda yıldız olan, sihirli asasıyla balkabağına dokunmuş. Büyük bir gürültü olmuş, ışıklar saçılmış ve ortaya muhteşem bir araba çıkmış. Arkasından güzel peri minik farelere dokunmuş ve fareler atlara dönüşmüş.
Peri “Bana bir hayvan daha gerekli .” demiş ve tam o anda, bir kertenkele görmüş . Hemen sihirli asasıyla dokunarak, onu da arabayı kullanacak arabacıya dönüştürmüş.
Külkedisi “Her şey tamam da ben bu baloya giysilerle gidemem ki” demiş üzülerek.
Güzel iyilik perisi “Merak etme Külkedisi şimdi onu da halledeceğim” demiş ve asasıyla Külkedisi’ne dokunmuş. Birden her yer ışıklar içinde kalmış. Işıkların içinden külkedisi görünmüş. İnanılmaz güzel bir elbisenin içindeymiş, Camdan yapılmış çok güzel ayakkabıları olmuş. Saçlarıysa lüle lüleymiş ve saçlarının arasında parlayan yıldızlar varmış .
Güzel Peri “Acele etmelisin Külkedisi çünkü gece 12 ye kadar zamanın var. Gece 12 olmadan önce saraydan ayrılmalısın. Gece 12 olduğu an her şey eski haline dönecek. Bu güzel araba balkabağı, atlar fare olacak. Bir tek senin elbisen ve ayakkabıların sende kalacaklar. Sakın unutma ve saate dikkat et” demiş.
Külkedisi “Çok teşekkür ederim, unutmam” diyerek güzel periye sarılmış ve hemen arabaya binmiş.
PRENS KÜLKEDİSİ SİNDİRELLAYI GÖRÜYOR
Saraya yaklaştıklarında gelen müzik seslerinden balonun çoktan başlamış olduğu anlaşılıyormuş. Sarayda Kralın oğlu yakışıklı prens bir kenar da oturmuş dans eden gençleri seyrediyor ve dans etmeye değecek kimseyi göremiyormuş. Kral babası onun bu haline bakıp üzülüyormuş. Bu baloyu, oğlu beğeneceği bir genç kız bulabilir umuduyla düzenlemiş. Her yere haber salmış, ülkedeki tüm gençleri davet etmiş. Ama işte oğlu yine hiç birini beğenmemiş.
Kral üzülerek bunları düşünürken borular çalmaya başlamış. Bu yeni bir genç kızın geldiği haberini veriyormuş. Yüksek merdivenlerde Külkedisi Sindirella görünmüş. Kral, prens ve balodaki herkes yeni gelen genç kıza bakmışlar. Külkedisi utanarak mahcup bir şekilde salona doğru ilerliyormuş. Prens onu görür görmez yerinden fırlamış ve Külkedisi’ne doğru nerdeyse koşarcasına gitmiş. Kral oğlunun bu halini görünce çok şaşırmış ve çok mutlu olmuş. Kendi kendine “Tanrıya şükürler olsun. Nihayet bir genç kızı beğendi “ demiş.
Prens , Külkedisinin elinden tutarak salonun ortasına kadar ona eşlik etmiş ve onu dansa davet etmiş. Bütün gece harika vakit geçirmişler. Bol bol sohbet edip gülmüşler. Prens Külkedisi’nden başka kimseyle ilgilenmiyormuş hatta onun yanından ayrılmasını hiç istemiyormuş. Ne var ki saatler ilerlemiş. Külkedisi bir ara, saate baktığında, saatin 12 olmak üzere olduğunu görmüş. Telaşla “Gitmek zorundayım Prensim!” diyerek koşmaya başlamış.
Saraydan çıkmış, Sarayın merdivenlerinden inerken ayakkabısının biri ayağında çıkmış. ancak geriye dönecek zamanı yokmuş. Hemen arabaya binmiş ve hızla oradan ayrılmış. Prens de atına binerek arkalarından gitmeye başlamış. Yolun yarısında saat 12 olmuş ve araba kabağa, atlar yeniden minik farelere dönüşüvermiş. Külkedisi, yolun kenarına düşmüş. Prensin geldiğini görünce saklanmış. Arka yollardan evine dönmüş. Elbisesini ve tek kalan ayakkabısını çıkarıp tavan arasındaki sandığa saklamış. Prens uzun bir süre gittikten sonra, onu bulamayacağını anlayarak, saraya dönmüş. Sarayın merdivenlerinden çıkarken Külkedisi’nin ayakkabısının tekini bulmuş. Çok üzgün bir şekilde kral babasının yanına gitmiş. Olanları anlatmış ve sadece Külkedisi ile evlenmek istediğini, bu yüzden onu bulmaları gerektiğini söylemiş.
❤ HARİKA BİR MASAL ÖNERİSİ ➸ ÇOCUKLAR İÇİN FRİDA KAHLO MASALI
PRENS, KÜLKEDİSİ SİNDİRELLA’YI ARIYOR
Kral , ülkenin her yerine haber salmış Külkedisi Sindiralla’yı bulmaları için fakat bir türlü onu bulamıyorlarmış. Bu kez, kral askerlerini görevlendirmiş. Onlara ülkedeki bütün evleri tek, tek dolaşarak tüm genç kızlara, ellerindeki tek ayakkabıyı giydirmelerini ve ayağına uyanları saraya getirmelerini” emretmiş. Askerler tarafından evler birer, birer ziyaret ediliyor ve her genç kıza, ayakkabı denettiriliyormuş. Sonunda günlerden bir gün, Külkedisi’nin yaşadığı çiftliğe de gelmişler. Üvey annesi askerleri kapıda karşılamış ve evde sadece iki genç kızı olduğunu söylemiş. Kızlar dakikalarca ayaklarını ayakkabıya sokmaya çalışmışlar. Kimse ayakkabının sihirli olduğunu bilmiyormuş. Güzel peri, o camdan ayakkabıları, sadece Külkedisi için yapmış. Külkedisi dışında hiçbir genç kız o ayakkabıyı giyemezmiş. Bir süre sonra “Başka genç kız var mı?” diye sormuş askerler. Üvey annesi “Yok” demiş. Tam askerler gitmek üzereyken mutfaktan şarkı söyleyen bir kızın sesini duymuşlar.
Askerlerin lideri “Şarkı söyleyen kim?” diye sormuş.
Üvey anne “O bizim hizmetçimiz, zaten baloya da gitmedi bu nedenle ayakkabıyı denemesine gerek yok” demiş.
Askerlerin lideri çok kızmış ve “Derhal o genç kızı buraya getirin ..Kral ülkedeki tüm genç kızların bu ayakkabıyı denemesini istedi“ demiş.
Askerler hemen Külkedisi’ni mutfaktan alıp getirmişler ve ayakkabıyı denemesini istemişler.
Külkedisi “Bana beş dakika izin verin lütfen“ demiş. Koşarak çatı katına çıkmış ve balo gecesi giydiği elbiseyi giymiş. Onda kalan tek ayakkabıyı da giyerek aşağıya inmiş. Orada bulunan herkesin şaşkın bakışları arasında şimdi deneyebilirim ayakkabıyı demiş ve ayakkabıyı giymiş. Askerler Külkedisi’nin önünde eğilerek “Sayın prensesim sizi saraya götürmek zorundayım.” demiş.
KÜLKEDİSİ SİNDİRELLA SARAYA GİDİYOR
Tüm bu olanlar karşısında şaşkına dönen Sindirella’nın üvey annesi ve üvey kardeşleri bir yandan prensin kendilerini seçmemiş olmalarına üzülürken bir yandan da Sindirella’nın başına gelenleri kıskançlıkla seyrediyorlarmış. “Bu güne kadar Sindirella’ya yaptığımız eziyetler yüzünden bir daha hiç saraya gidemeyeceğiz” diye düşünerek üzülmeye başlamışlar.
Külkedisi “Elbette sizinle geleceğim ancak ailemin de benimle gelmesini istiyorum” demiş. Sonra üvey annesi ve üvey kardeşlerine dönerek “Sizler bana, çok kötü davrandınız, çiftlik benim olmasına rağmen, bütün işleri bana yaptırdınız ve kendinize hizmet ettirdiniz. İş yapmak ve çalışmak güzeldir ve bana asla zor gelmedi. Ben sizler için üzüldüm çünkü çok tembel , bencil ve kötü yüreklisiniz. En kötüsü de insanları kullanmanız. Bundan sonra değişeceğinize söz verirseniz benimle saraya gelebilirsiniz.” demiş. Her üçü de özür dileyerek iyi bir insan olacaklarına dair söz vermişler. Hep birlikte arabalara binerek saraya doğru yola çıkmışlar.
Askerlerden biri atıyla, onlardan önce saraya ulaşmış ve müjdeyi vermiş. Kral, kraliçe ve prens sarayın önüne çıkmış onları bekliyorlarmış. Prens arabaların geldiğini görünce bahçeye doğru koşmuş ve Külkedisi’ni karşılamış. Sevinç ve mutlulukla kucaklaşmışlar. Kral, hemen düğün hazırlıklarına başlanmasını istemiş. Kırk gün, kırk gece düğün yapılmış. Çok ama çok mutlu olmuşlar.. Külkedisi Sindirella masalı da burada bitmiş.