Bir zamanlar, meyve bahçesinin ötesinde geniş bir tarla varmış. Tarlanın kenarında, yemyeşil ve yaprakları parlak bir kavak ağacı bulunurmuş. Ağacın gövdesindeki bir çatlakta ise, bir salyangoz ailesi yaşarmış. Bu salyangoz ailesi, hayatlarının büyük bir kısmını bu kavak ağacında geçirirlermiş. Onlar için bu ağaç, güvenli bir sığınak, huzurlu bir ev ve eşsiz bir manzara sağlarmış.

Salyangoz ailesinin bütün üyeleri, hayatlarından oldukça memnunmuşlar. Ne var ki, ailenin en yaşlısı olan büyükbaba salyangoz, gençlere hep daha fazlasını istemeleri gerektiğini, dünyayı keşfetmeleri gerektiğini söylermiş. Ama genç salyangozlar, evlerinin huzurunu ve rahatını terk etme düşüncesini hiç sevmezlermiş.

Bir gün, yağmurun ardından toprağın üstünde bir beyaz yumurta görürler. Bu yumurta, onlar için yeni bir heyecan ve macera olmuş. Büyükbaba salyangoz, bu yumurtanın dünyanın dört bir yanından gelmiş olabileceğini, belki de başka bir ülkeden rüzgarın getirdiğini düşünmüş. Bu nedenle yumurtayı alıp evlerine götürmüşler.

Zamanla, bu beyaz yumurta ailenin bir parçası olmuş. Onu korumuşlar, onunla konuşmuşlar ve onu ailenin bir üyesi olarak kabul etmişler. Yumurtadan çıkan tırtıl, salyangoz ailesinin özenli bakımı ve sevgisiyle hızla büyümüş ve güzel bir kelebek olmuş.

Güzel kelebek, salyangoz ailesinin üyelerine, dünyanın dört bir yanını gördüğünü, yüksek dağları, geniş denizleri ve renkli çiçeklerle dolu alanları anlatmış. Salyangozlar, kelebeğin hikayelerini büyük bir hayranlık ve merakla dinlemişler.

Ancak, en nihayetinde, salyangoz ailesi kendi evlerinin huzurunu ve rahatını tercih etmişler. Onlar için, evlerinin güvenliği ve aidiyet duygusu, dünyayı keşfetmekten daha önemliymiş. Bu nedenle, “Mutlu Aile” adı verilen bu masal, evin önemini ve aile bağlarının gücünü anlatır. Ne kadar küçük veya basit olursa olsun, bir ailenin sevgisi ve birliği her şeyin üzerindeymiş.