Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, uzak bir köyde Keloğlan adında genç bir çocuk ile annesi yaşarmış. Keloğlan’ın annesi, onu her zaman “Kel oğlum, keleş oğlum.” diye severmiş. Genç yaşına rağmen, olağanüstü bir zekâ ve cesarete sahip Keloğlan’ı köy halkı da çok severmiş. Bir gün, Keloğlan annesinden izin almış ve balık tutmaya gitmiş. “Belki birkaç balık yakalarım, sonra anneciğimle birlikte pişirir, yeriz.” diye düşünmüş ve şırıl şırıl akan bir ırmağın yanına varmış.

Irmağın kenarına gelmiş, oltasını sabırla sallayarak balık tutmaya başlamış. Öğle güneşi yavaşça gökyüzünde ilerlerken, Keloğlan’ın oltasına devasa bir balık takılmış. Pulları gümüş gibi parlak, gözleri cam gibi aydınlık olan bu balık muazzam güzellikteymiş.

❤  FARKLI BİR MASAL KEŞFEDİN ➸ ZAMANIN İÇİNDE KAYBOLAN SANDVİÇ

Keloğlan, balığın pullarını merakla inceledikten sonra başlamış balığı temizlemeye. Bir de ne görsün balığın boynunda kocaman bir tas asılıymış. Keloğlan tası da görünce sevinçle dolmuş ve içinden, “Hem anneme balık götürürüm, hem de bu tası kullanırım.” demiş.

Hazır tas da varken Keloğlan tası su ile doldurup balığı yıkamaya karar vermiş. Tası ırmağa daldırmış, dolan suyu balığa dökecekken gözlerine inanamamış. Su altın olarak dökülmeye başlamış. Keloğlan, bu tuhaf durum karşısında büyük bir şaşkınlık yaşamış. Birkaç defa daha denemiş ve her seferinde tastan akan su altın oluyormuş. Olaya akıl sır erdirememiş “Galiba bu, sihirli bir tas!” diye düşünmüş.

Heyecan içindeki Keloğlan, yaşadığı sıra dışı olayı annesiyle paylaşmak için hemen evlerine doğru koşmuş. Yolda bu sihirli tasın köyün refahını nasıl arttıracağını, altınlarla köye neler yapılacağını hayal etmiş.

❤  FARKLI BİR MASAL KEŞFEDİN ➸ YAŞLI SULTAN

Eve vardığında annesine olan biteni anlatmış, sihirli tasa küpler dolusu su doldurup doldurup boşaltmış. Keloğlan, artık ülkenin hükümdarından da daha zengin hale gelmiş. Keloğlan’ın serveti o kadar büyümüş ki köyün en zenginleri bile onun yanında mütevazı kalıyormuş. Günler geçtikçe Keloğlan, servetini daha da artırmış ve sonunda büyük bir saray inşa ettirip oraya taşınmış. Sarayına hizmetçiler tutmuş, en güzel yemekleri yemiş, en pahalı takıları takmış ancak hayalini kurduğu köyü için hiçbir şey yapmamış.

Sarayında lüksün keyfini sürerken, zamanla zenginlik onu şımartmış. Gereksiz masraflar yapan Keloğlan’ı annesi sık sık uyarıyormuş ancak Keloğlan “Sihirli tas elimde, istediğim her şeyi yapabilirim…” diyerek açgözlülüğüne devam etmiş. Keloğlan’ın bu hali köy halkının da dikkatini çekmiş, ona olan sevgi ve saygıları azalmış. Herkes “Eski Keloğlan daha iyiydi, bu hırs ona yakışmıyor.” diyormuş.

Keloğlan, daha fazla servet kazanmak için bir gün sihirli tasını alıp ırmağın kıyısına gelmiş. “Bu su tükenmez, buraya da bir saray yaptırayım.” diye düşünmüş ve kibirli bir şekilde tasını suya daldırmış. Kıyıda biriken altınlar, hırsını daha da körükleyerek, tası daha hızlı hızlı suya sokmaya başlamış. Hırstan gözü bir şey göremez olmuş, tası suyun daha derinlerine sokarken tas elinden kaymış ve suya düşmüş. Keloğlan, tası kurtarmak için eğildiğinde, kendisi de ırmağa düşmüş. Yüzme bilmese de  zorlukla kıyıya çıkabilmeyi başarmış. Bu arada tas da ırmağın üzerinden süzülerek gözden kaybolmuş.

Keloğlan tası kaybettiği için kendisine çok kızmış, ama boğulma tehlikesi yaşaması ona hırsın ve kibrin bedeli konusunda bir ders vermiş. Nehrin kenarındaki altınları toplayıp varmış annesinin yanına, olan biteni anlatmış.

❤  FARKLI BİR MASAL KEŞFEDİN ➸ KAYIKÇI KELOĞLAN NASIL VEZİR OLDU?

Hırstan ve kibirden arınan Keloğlan elde kalan altınlarla köyüne katkıda bulunmaya karar vermiş. İlk iş olarak da köy çocukları için modern eğitim standartlarına uygun, donanımlı bir okul binası inşa ettirmiş. Okulun yanı sıra köydeki bilgi ve kültür birikimini artırmak için de bir kütüphane kurdurtmuş. Sihirli tasının getirdiği zenginlikle sadece kendi çıkarlarına değil, köy halkının geleceğine odaklanan Keloğlan, sayesinde köydeki çocuklar iyi bir eğitim almış, bu masal da burada bitmiş.